ETKİNLİKLERTahlil

– Hayatı Bir Hane Bir Teslim Yaşamak – MESUT BİLGİNER

Orta okuldaki fen bilgisi öğretmenim “ağır kanlı biri” olduğumu söylemişti, niye bilmiyorum! Hemen herkes kadar futbol oynadığım ve atletizmin bazı dallarında da kendimi sınadığım halde telaşlı değil, Maraş ağzıyla “tehennili” olduğum için mi ya da “yavaş yavaş acele eden biri” olduğum için mi, acaba?Kubbealtı Lügati’ne göre “te’ennî; ilerisini düşünerek acele etmeden iş görmek” anlamına gelmektedir. Hatta kelimeyi açıklamak için şu Hadis-i Şerif zikredilmektedir: “Te’ennî Rahman’dan, acele ise şeytandandır” Nitekim İsrâ Sûresi’nin 11. Âyet-i Kerîmesi’nde de “İnsan pek acelecidir” buyurulmaktadır.

Evet, Hocam haklıydı galiba; ağır kanlıyım. Her sabahkialışkanlığım ve tercihim,çayın demlemesini beklemek ve ‘öksüz doyuran’la birkaç bardak içtikten sonra evden çıkmaktır. Nitekim Eşim bir gün “bugün kıyamet kopabilir deseler bile acele etmeden ‘önce çay içelim’ dersin” diye takılmıştı. Daha az uyuyarak daha erken kalkabilirim ama asla demleme çaydan vazgeçmem! Yaptığı her işi baştan savarak hayattan keyif almayı ıskalayanlar ve yudum yudum yaşamayanlar çayı da sallayabilir ancak çay demlemek, tiryaki olmayanlara bırakılmayacak kadar ciddi veönemli bir törendir. Demleme çaya sabredemeyenlerin daha önemli bir işi mi var ki, çayı sallıyorlar?

Sabah sabah bir dostumdan mesaj gelince bunları düşündüm. Dostum, benden bir iş rica ederken ilk olarak “Sa” yazmış! “Sa” ne demek? Acaba, “Sa” diyenlere “Va” diye cevap yazmak uygun mudur? Bana “selâmün aleyküm” yazamayacak kadar meşgul ve telaşlı olan dostumun ricasını yerine getirebilmek için ne kadar zaman ayırmam gerekiyor? Birbirimizi Rabbimizin “es-Selam” ismiyle selamlayamayacak ve dua edemeyecek kadar yoğun muyuz? Biz çocukken büyüklerimizin günlük tesbihâtından biriydi; her tuhaflıkta veya ters giden bir durum olduğunda hemen “selâmün kavlen min Rabbim Rahim” âyet-i kerimesini okurlardı. Özellikle mesajlaşırken bu kadar kısaltma kullanınca zamandan ne kadar tasarruf ediyoruz? Ya da etmeli miyiz? Buradan tasarruf ettiğimiz zaman diliminde daha “anlamlı” ne yapıyoruz, acaba?

Hayatı böyle yaşamaya çalışmak günlük hayatımızın en büyük sorunlarından biri hâline geldi. Daha hızlı, daha çabuk, daha kısa. Tamam da niye? Olimpiyatın mottosu Latinceden tercüme üç kelimedir; “citius, altius, fortius;”; Türkçesi de “daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü.” Pekiyi, hayatımızı bir olimpiyat gibi yaşamaya gerek var mı? Tamam da niye? Hele de bir diziyi seyretmek için her gece ekran karşısında 4 saat bekleyenlerin sosyal medyadaki aculluğunu anlayabilmek benim gibi fâniler için bile çok zor.

Her şeyi kısaltarak, acele ederek, baştan savarak yaptığımızda daha mı doğru yapmış oluyoruz? Tekrar sorayım; buradan tasarruf ettiğimiz zaman diliminde daha “anlamlı” ne yapıyoruz, acaba? Bir dostum film seyrederken ileriye sararak seyretmeyi alışkanlık hâline getirdiğini anlatmıştı.  Başka bir dostum da iştirak ettiğimiz Mevlevî Mukâbelesi’ndeki Sultan Veled Devri’nin dinginliğinde “bir an zihnime ‘ileriye sarma tuşu var mı’ sorusu geldi” demişti.

Mâlûm-u âlîniz, Mevlevî Mukabelesi’nde önce mutribân, semâzenler ve postnişîn yerini alır; Naathân tarafından güftesi Hz. Mevlânâ’ya, bestesi Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendiye ait olan Naat-ı Şerif okunur. Naat-ı Şerif’ten sonra kudümden Rabbimizin “OL” emrini remzeden birkaç darp sesi duyulur ve Hz. İsrafil’in ‘Sûr’u üflemesini remzeden ney taksimi yapılır. Neyzenbaşının yaptığı baş taksimden sonra peşrev başlayınca postnişîn ve semâzenler ellerini setçe yere vurarak ayağa kalkarlar; bu da Rabbimizin ‘OL’ emriye her şeyin olduğunu ve kabirden kalkmayı sembolize eder. İcrâ edilecek Âyin-i Şerif hangi makamda ise o makamda bestelenmiş olan bir peşrev ağır ağır icrâ edilir, hiç telaş etmeden. Bu esnada önde postnişîn ve arkasında semazenler üç defa ağır ağır ve vakur bir şekilde semâhâneyi (meydân- ı şerifi) devreder, yani dolaşır. Bu yürüyüş maddî âlemden manevî âleme yükselişi; hakikat yolunda bir rehberin peşi sıra gidilmesi gerektiğini remzeder ve böylece “ilme’l yakîn, ayne-el yakîn, hakke’l yakîn” mertebeleri seyredilir.

Sultan Veled Efendimizin içtihadı olan bu törene “Sultan Veled Devri” veya “Devr-i Veledî” denir. Bu esnada semâzenler içlerinden İsm-i Celal zikrederken huzurda bulunanlar da hem kültür ve medeniyet dünyamızın temaşa açısından en estetik töreni olan Mevlevî Mukabelesi’ni seyreder hem de eşsiz mûsıkî cümleleriyle bezenmiş ve genelde 4 hane 1 teslim icrâ edilen peşrevi dinler; dinlerken peşrevin bestelendiği makamın nağmeleriyle ruhunu besler.

Türk Mûsıkîsi’nin geleneğine göre programların başında peşrevin dört hane bir teslim bölümleri icra edilir(di). Ancak günümüzde hatta TRT’de yayınlanan programlarda bile çok aceleyle 1 hane 1 teslim icrâ edilen peşrevden sonra sözlü eserlere geçilmektedir.

İyi de, çayı demlemeyerek, mesajları ve duaları kısaltarak hatta peşrevleri bile 1 hane 1 teslim icrâ ederek tasarruf ettiğimiz zaman diliminde daha anlamlı ne yapıyoruz?

Hâmiş: Peşrev kelimesi, Farsça “pîş-rev” yani “önden giden” anlamına gelen bir kelimedir. İsmail Hakkı Özkan’ın, “Türk Mûsıkîsi Nazariyatı ve Usûlleri: Kudüm Velveleleri” isimli eserine göre “peşrev, en başta icrâ edilmek üzere genellikle büyük usûllerle bestelenmiş, 4 hane 1 teslimden oluşan saz eserleridir. Daha küçük usullerle bestelenen saz semaisinden bu özelliği ile ayrılır. Peşrevler, hane denilen bölümlerden oluşur ve her hanenin sonunda melodisi hiç değişmeyen ve ezgiyi karar sesine götüren teslim bölümü olur…”

Peşrev, aynı zamanda Ata sporumuz yağlı güreşte de pehlivanların güreşe başlamadan önceki seyirciyi ve birbirlerini selamlama törenidir. Pehlivanların peşrev yaparken gösterdiği özen; işine, rakibine ve seyirciye gösterdiği hürmeti de ifade eder. O yüzden acele etmeden vakur bir şekilde ve uzun adımlarla, kıvrak vücut hareketleriyle el ve diz çırparak güreş meydanını dolaşır, sonunda da kıbleye doğru diz kırarak tevazuyla temennâ eder. Güreş böyle başlar.

                                                                                       

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu