Düşeyaz DergisiETKİNLİKLERSöyleşiSöyleşiler

DÜŞEYAZ DERGİSİ TOPLANTISINDA ŞAİR-YAZAR  LÜTFİ BİLİR İLE ŞİİR VE EDEBİYAT ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Mesder Kahramanmaraş Edebiyat ve Sanat Derneği’nde yapılan Düşeyaz Dergisi’nin aylık okur-yazar buluşma toplantısı konuğu, şair yazar Lütfi Bilir idi. Çok sayıda şair ve yarın katıldığı toplantıda  Düşeyaz Dergisi imtiyaz sahibi Vedat Ali Kızıltepe, Düşeyaz Dergisi’nin yayın politikasından kısaca bahisle dergi hakkında bilgi verdikten sonra son sayısında işlenen Cahit Zarifoğlu konusuna  kısaca değinerek sözü Lütfi Bilir Bey’e verdi. Program konuğu Lütfi Bilir katılımcılara ve Mesder’e teşekkür ettikten sonra, edebiyat yolculuğundaki serüvenleri anlatarak söze başladı. 

 “Edebi yolculuğum Ortaokul yıllarımda başladı. Bana edebiyatı sevdiren kişi Edebiyat Öğretmenimiz Hasan PAKSOY Bey oldu. Beni yazma konusunda yüreklendirdi. O yıllarda hece vezniyle şiirler yazmaya başladım. Ta ki günün birinde elime Ahmet ARİF’in “Hasretinden Prangalar Eskittim” şiirini tutuşturup, beni bir “şiir okuma” yarışmasına gönderinceye kadar. O yarışma sayesinde “serbest” şiiri tanıdım. Ve sevdim de. O tarihten sonra serbest tarzda şiirler de yazmaya başladım. Ama yine o yıllarda beni büyüleyen bir başka şiirle daha tanıştım. Divan şiiriyle. Aman Allah’ım, bir deryanın, bir ummanın içinde bulmuştum kendimi. Bulabildiğim bütün divan şairlerinin şiirlerini okumaya başladım.”

“Şunu kesinlikle söyleyebilirim ki benim gerçek anlamda ilk beslenme kaynağım “Divan şiiri” oldu. Bir elimde sözlük (çünkü o tarihte divan şiirinin içinde geçen arapça ve farsça tamlamaları tam olarak bilmiyordum) bir elimde bulabildiğim divan şiiri, gece-gündüz şiir okuyordum. Müsaade ederseniz size burada Divan Şairi Zâti’nin bir dizesini okumak istiyorum.

Ayıttı ol peri, bir gün düşüne girüren bir şeb

Sevincimden nice yıllar geçüptür görmedim uyku.  

Bu dizede sevgilisi şaire; “ey sevgili sen sevmeye devam et, sana söz veriyorum günün birinde mutlaka rüyana girerek sana geleceğim” diyor. Şair ise, sevgilisinin bu müjdesine çok sevindiğini, aradan yıllar geçmesine rağmen bir türlü sevincinden gözüne uyku girmediğini söylüyor.Düşünebiliyor musunuz, uyuyabilse ayrılık sona erecek ama sevincinden uyuyamıyor. Şu iki mısrada anlatılan duyguyu başka hangi şiirde bulabilirsiniz? Divan şiiri sevdası bende üniversite yıllarına kadar sürdü. Bu arada yine şiir yazmaya devam ediyordum.”

Vedat Ali Bey’in; “ Bize şiir ve şair için neler söylemek istersiniz?” sorusu üzerine:

“ Biliyorsunuz bizler şiir veya diğer edebi eserlerimizi kelimelerle ya da diğer bir deyişle sözcüklerle inşa ederiz. Bunu yaparken de yine bence her kelimeye ya da sözcüğe çeşitli elbiseler giydiririz. Hiddetli ya da kızgın olduğumuzda, bu kelimelere en çirkin, en hoyrat elbisesini giydiririz. Bu yüzden kelimelerimiz de çirkinleşir. Birbirimizle sohbet ederken, kelimelerimize, hepimizin evlerimizde giydiğimiz rahat giysiler gibi elbiseler giydiririz. Ama iş bir hikâye, bir roman, hele hele bir deneme yazmaya gelince kelimelerimize çeki-düzen verme ihtiyacı duyarız. Tıpkı bir özel toplantıya, bir düğüne ya da bayram yerine giderken giyindiğimiz elbiseler gibi kelimelerimizi süsleriz. Kravatın gömleğe, kemerin ayakkabıya, taktığımız fuların pantolona uymasına gösterdiğimiz özeni gösteririz. Çünkü edebi bir eser bunu gerektirir. Ama şiir,bunlara kıyasla bambaşka bir şeydir. Şiir yazarken kelimenin özünü bulmamız gerekir. Bunu yapabilmemiz için, kelimelerin üzerine görünür-görünmez incelikte  “tül” den bir elbise giydirmeliyiz.Yani şeffaf bir elbise.Hatta, “mükemmel” bir şiirde, kelimeler “çırılçıplak” tır. “Mükemmel” şiir; MR’ ı çekilmiş sözcükler dizisidir bence, ta içindekilerin de gözüktüğü.”

Vedat Ali Bey’in; “Şiirleriniz genelde kısa ama anlam derinliği olan dizelerden oluşuyor, şiirlerinizi yazarken nelere dikkat ediyorsunuz?

“ Evet ben kısa ifadelerle meramımı anlatmaya gayret ediyorum, bunu yaparken de özellikle “yalın” ifadeler kullanmayı seviyorum. Dilimize yerleşmiş ve çok kullandığımız sözcükler hariç, öyle ağdalı arapça ve farsça sözcükleri kullanmaktan özellikle kaçınıyorum. Çünkü ben şiirlerimin gelecek nesiller tarafından anlaşılmasını çok önemsiyorum. Kendi tarzımı oluşturup oluşturamadığım konusu ise tamamıyla okurların takdiridir. Her yazar veya şair kendi aynasında sadece kendi yüzünü görür. Baktığı ayna “dışbükey” bir ayna ise (Allah korusun) kendisini olduğundan daha büyük görür. Aslında hepimiz başarabilsek de kendimizi daha küçük gösterecek “içbükey” birer ayna temin edebilsek.”

Şiirin dışında öykü ve roman çalışmalarınız var mı, bizi bu konularda da bilgilendirebilir misiniz? Sorusu üzerine:

“Öykü, roman ve deneme konularında daha çok fırın ekmek yemem gerektiğine inanıyorum. Zaten çevremizde çok güzel romanlar, öyküler ve denemeler yazan arkadaşlarımız mevcut. Bence her insan en iyi bildiği, en fazla zevk aldığı işi yapmalıdır. Ve ben şiir yazmaktan çok büyük bir zevk alıyorum. Elimden geldiğince çok kitap okuyup, edebî beslenmemi devam ettirmek istiyorum.”

ŞİİRLERİM KIRGIZCA VE KAZAKÇA’YA KİTAP OLARAK ÇEVRİLDİ BİR KİTABIM DA İNGİLİZCE ÇEVRİSİ YAPILDI

Bildiğimiz kadarıyla kitaplarınız birkaç dile çevrildi ve yakın zamanda da Ata toprakları olan Türkistan’a bir gezi yaptınız bize bu konularda biraz bilgi verir misiniz? Sorusu üzerine:

“ Evet şiirlerim Kırgızca ve Kazakça’ya kitap olarak çevrildi. Bir kitabımın İngilizce çevirisi de tamamlandı baskısı için Avrupa’da yayınevi arayışındayım. Kırgızıstan’ a Allah kısmet ederse 2025 yılı içinde gideceğiz. Geçtiğimiz Nisan ayında ise bir gurup yazar-şair arkadaşla Türkistan’a gittik. Türkistan’da Ahmet Yesevi Üniversitesini, Yesevi’nin ve hocası olan Aslan Baba’nın mezarlarını ziyaret ettik. Fârâbi’nin eğitim gördüğü medreseyi ve onun adına yapılan müzeyi ziyaret ettik. Oğuz Kağan’ın doğduğu, gençliğinde at koşturduğu bozkırları gezdik. Gezinin detaylarını “Gezi Notları” başlığı altında yazdıktan sonra sizlerle paylaşmayı düşünüyorum. Bu gezi için söylemek istediğim tek şey; hani çok güzel bir rüya görürsünüz de hiç uyanmak istemezsiniz ya, yada uyandıktan sonra aynı rüyaya devam etmek için tekrar uyumak istersiniz ya, gezi bittiğinde aynı duyguyu bire bir yaşadığımı burada ifade etmek istiyorum.”

Katılımcıların zevkle izlediği program, eklemeler ve soru-cevap bölümü ardından Düşeyaz Dergisi imtiyaz sahibi Vedat Ali Kızıltepe ve Mesder dernek başkanı Ali Avgın’ın teşekkür ve kapanış konuşmalarıyla program son buldu.

Bu vesile ile şehrimizde edebiyat yolculuğunda gayret gösteren Düşeyaz Dergisi şair ve yazarlarına özellikle derginini öncülüğünü yapan Vedat Ali Kızıltepe’ye program konuşmacısı şair yazar Lütfi Bilir Bey’e ve Mesder Kahramanmaraş Edebiyat ve Sanat Derneği’ne çok teşekkür ediyoruz.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu