Türkçemiz Yabancı Dillerin İstilasından kurtarılmalıdır.
TÜRKÇEMİZ YABANCI DİLLERİN İSTİLASINDAN KURTARILMALIDIR.
Güzel Türkçe’miz; yabancı dillerin etkisinde kalarak, özellikle son yıllarda çok büyük tahribatlara ve yozlaşmalara uğramıştır. Hâlâ da uğramaya devam etmektedir. Türkçe’mizin yabancı dillerin istilasına maruz kalması, nesiller arası bağ kopukluğunu da beraberinde getirmiş, bu ahvâlin sonucunda, dede torununu, torun da dedesini anlayamaz hâle gelmiştir.
İşte bu hâl, Türk dilinin geleceğini karanlıkların içerisine itmektedir. Çünkü milletlerin hayatında en önemli unsurlardan biri dildir. Dil bir köprüdür; dil milletlerin geleceğidir. Tarihe baktığımızda, dili yozlaşan, dili istilaya uğrayan milletlerin tarih sahnesinde kalıcılıkları hiçbir zaman olmamıştır. Türk Devlet geleneğinin ezel-ebet sürmesi, Türk dilinin sağlamlığına ve berraklığına bağlıdır.
Osmanlı Beylerinden Karamanoğlu Mehmet; “Bundan böyle divanda, dergâhta, bargâhta Türkçe’den başka dil konuşulmaya” fermanını buyruk hâline getirirken, yine yurdumuzun kurtarıcısı Mustafa Kemâl Atatürk de; Güneş Dil Teorisiyle Türk diline sahip çıkmıştır. Her ikisi de Türk Devletinin kutlu bekası açısından Türk dilinin muhafazasını, korunmasını ve geliştirilmesini amaç edinmişlerdir.
Karamanoğlu Mehmet Bey’in Türkçemize verdiği önemle, Atatürk’ün Türk Dil Kurumunu kurdurarak, dilimizin gelişimine ilmî hakikatler doğrultusunda katkılar sağlamak istemesi, aynı hassasiyetler üstünedir. Dün dilimizin yabancı dillerden arındırılması, yozlaşmadan kurtarılması, istilâya maruz bırakılmaması doğrultusunda gösterilen mücadele, günümüzde de mutlaka gösterilmelidir. Çünkü Türk dili yoksa Türkiye de yoktur.
Bugün itibariyle, ülkemizin cadde ve sokaklarını dolaştığımızda, işletmelerimizin levhalarına şöyle bir göz attığımızda, çoğunluk olarak yabancı menşeli isimleri görmemiz mümkün hâle gelmiştir. Hatta bir an, insan kendini Avrupa ya da Amerika caddelerinde dolaşıyor sanabilir. Özellikle isimlendirme, yani tabela konusunda işletmelerimizin en küçüklerinden en büyüklerine kadar yabancılaşmaya gittiği gözlenmekte; güzel Türkçe’mizin berraklığı içinde, işletmelere Türkçe isimler konulması gerekirken, Türkçe isimler yerine İngilizce, Fransızca menşeli isimler konulmaktadır. Bu da Türk dilini, aslî ve özgün yapısından uzaklaştırmakta, yozlaşmaların içerisine itmektedir. Çok değil, bu hâl böyle devam ettiği sürece, yakın bir zamanda, dil konusunda müstemleke durumuna gelmemiz âdeta kaçınılmaz olacaktır.
Yabancı kökenli isimlere özenti duyularak, gerek gaflet, gerekse maksatlı bir şekilde konulan bu isimler; nesiller arası bağ kopukluğunu biraz daha pekiştirmekte; Türk dilinin yozlaşma sürecini daha da artırmaktadır. Aslında bu hâl; Türk diline, dolaysıyla da Türk Devlet geleneğine bir nevî ihanettir. Bu durum hiçbir zaman yadsınmamalı, yabancı dillerin işgaliyle yozlaştırılmaya çalışılan dilimizin ihyası için, mutlaka mücadele başlatılmalıdır. Aslında Türk diline sahip çıkmak vazgeçilmez bir görevdir. Böyle bir görev de idarî yapıdan, en küçük halk birimine kadar herkesin bilincinde olması gereken bir husustur. Hiç kimse bu kötü gidişata sorumsuz, ilgisiz kalmamalıdır. Kalınırsa, dilde daimi bir müstemlekecilik başlayacaktır ki, bu da ülkemizin geleceği açısından, hüsran tablolarının oluşacağının delâletidir.
Türkiye’de özellikle son yıllarda, Avrupa ve Amerika patentli kelimelerin girmediği, tesirine düşürmediği hiçbir alan kalmamıştır. Giyilen kıyafet markalarından tutunuz, ticarete kadar bütün cephelerde görülen yabancı isim hastalığının bünyemize sirayet etmesi; büyük bir tehlikeyi de beraberinde getirmiştir. Böylesi bir tehlikenin en açık emaresi ise, Türk ülkesinin yabancılaştırılması, ya da müstemleke bir devlet hâline getirilmesidir.
Gaflet ve ihanetle, yabancı dillerden ihraç edilen kelimelerle konuşma hastalığımız, bütün yurdumuza yayılmıştır. Futbol, ticaret, ilim, sanat, basın, televizyon terimlerimiz Türkçe olmayan kelimelerle donatılmıştır. Zamanla bunları kaldırıp atmak da mümkün olmayacaktır. Böyle bir durumun ardındansa, tarzanca bir lisan doğacak; lisanımız ilim, bilim, sanat, medeniyet dili olmaktan tamamen uzaklaşacaktır.
Herkesin kendi evinin önünü temizleme mantığından yola çıkarak, ülkemizde yozlaşan dilimiz Türkçe konusunda bir mücadele başlatmamız elzem olmuştur. Ne yazık ki ülkemizin sokak ve caddeleri, bahsettiğimiz mânâdaki yabancı menşeli isimlerle doludur. Böyle bir mücadelenin başlatılabilmesi için, Valiliklerimiz önderliğinde bir komite kurulmalı, Türk dilinin yozlaşmasına dur denilecek çalışmalar başlatılmalıdır. Böyle bir komitenin adına; “Türk Dilini koruma ve Muhafaza Komitesi” denilebilir. Bu komitede belediye başkanları, millî eğitim müdürleri, esnaf dernekleri, ticaret ve sanayi odaları, hatta sivil toplum kurumları olmalıdır. Millî bir şuurla başlatılacak mücadele, alınacak bir takım tedbirlerle mutlaka neticesini gösterecektir. En azından yeni açılacak işletmelere belediyelerimiz tarafından Türkçe isimlerin konulma mecburiyetinin getirilmesi bile, bu kötü gidişata kısmen dur diyecektir.
Ayrıca okullarımızda millî eğitim bünyesinde Türk dilinin sevdirilmesi doğrultusunda başlatılacak Türkçe konulu seminerler, bilgi şölenleri neslimize yeniden dil bilincini kazandıracaktır. Türk dilinin ihyası, geliştirilmesi, muhafazası ve korunması için, yeni Atatürklere, Karamanoğlu Mehmet Beylere ihtiyaç vardır. Bu memleket çoğu konularda olduğu gibi, dil konusunda da Yeni bir Atatürk ve yeni bir Karamanoğlu Mehmet Bey aramaktadır.
Tuğba Tezcan Akkurt