İnsan Bakıp Anlardı
Eskiden şartlar zordu ama insanlar arasında bir tutkunluk, bir çaba, yardımlaşma, imece, say sayabiliğin kadar, bunların hepsi vardı. Hele hele de kırsaldaysan bu tür şeyleri yapmaya kendini zorunlu hissederdin. Biri hasta olsa hep beraber koşardın hastaneye. Şimdi öyle mi ya! Oğul babadan, baba oğuldan habersiz.
Neyse geçmiş zamanlarda hatırlı birinin hanımı hastanede ameliyatta… Çoluk-çocuk, yakın-uzak, konu-komşu herkes koşmuş hastaneye.
Hüççü Emmi, seksen kişiyi güldüren, ders çıkarttıran, sözü ağzında birisi. O da orada. Mecbur gelecek, ne de olsa yakın akraba. Acil kan ihtiyacı var. Hastaya verilen kan yetmiyor. Durmadan kan istiyorlar. Herkes yürümüş kan vermeye, komşu olan Karagözlü’de yürümüş. O da bazı yönleriyle Hüççü Emmiye benzer. “Nereye?” demiş, Hüççü Emmi. Karagözlü; “Kan vermeye” diye cevap vermiş. “Ulan oğlum boşa gitme, senin kanın bozuk,” demiş. Karagözlü, kafasını-gözünü çevirerek ve söylenerek gitmiş.
Yarım saat sonra gelmişler; “n’oldu?” diye sormuş Hüççü Emmi. “Karagözlü kafasını kaldırmadan, “Ben sarılık geçirdiğim için almadılar.” Gülmüş Hüççü Emmi.
“Nerden çıktı bu kanlar
Eskiden kan mı vardı
Kan bozuk mu düzgün mü
İnsan bakıp anlardı.”
“Anladın mı? Ben sana bakar bakmaz anladım kanının bozuk olduğunu” diye yapıştırıvermiş dörtlüğü.
S A T A R I M
Aşkın pazarında canlar satılır,
Satarım canımı alan bulunmaz.
(Yûnus)
Şair diye çıkmış adım
Söz söylerim, söz satarım…
Eğri bilmez; ölçüm, tartım
Düz bilirim, düz satarım.
Sevgi dolu içim dışım
Asalettir özkardeşim…
Ham kabukla olmaz işim
Öz alırım, öz satarım.
Cehli atıp kırmak için,
Hak vaslına ermek için.
Gerçekleri görmek için,
Karanlığa göz satarım.
Seçip akın karasını,
Bilip âşkın töresini
Ayırırım darasını…
Beşyüz alır, yüz satarım.
Bu tezgahda geçmez para
Gamyükünü çaldım nâra…
Şavk olsun diye bahara
Kara kışa, yaz satarım.
Sevda tüter her satırım
Dost katında var hatırım.
Zaman gelir dağıtırım;
Zaman gelir, az satarım.
Hikmet Elitaş