İNSANLIKTAN FUKARA
Yıldırım hızında bir dağ kendimi attım kenara
Testi doldukça meğer kıymet verirlermiş adama
Göbek kendinden ilerde “Ne kadar istersin?” dedi
Ben “Yok!” der demez, salya saçtı insanlıktan fukara
Bilirsiniz bazen en önemli telefonlar en olmaz yerde çalar ya da gelir. Yoldasın, trafik oldukça yoğun, tek başınasın ve direksiyondasın, işte o anda telefon çalıyor. Zaman saniyelerle işliyor. Arkanda seni sıkıştıran son sürat kocaman bir tır. Telefona bakma şansın yok! Sapıveriyorsun sağdaki ilk petrol istasyonuna. Farkında bile değilsin tam da yakıt pompasının önünde durduğunun. Şişman bir adam yerinden kalkarak sana doğru geliyor. Patron mu, eleman mı bilemiyorsun. Gelişine ve göbeğinin yarım metre önde oluşuna bakarsan patron ya da yaveridir diye düşünüyorsun. “Ne kadar?” diye soruyor. “Yakıt almayacağım” diyorsun. “Niye durdun o zaman? Ben senin münasebetsizliğin yüzünden yerimden kalktım geldim” diye seni tersliyor. “Kusura bakmayın” desen de umursamıyor bile. “Bu milletin adam olmaya niyeti hiç yok! Gardaşım, nerede nasıl duracağını bileceksin!” “Durduysam kıyamet mi koptu! Esnaf dediğin hoş görülüdür, güler yüzlüdür, bugünün yarını da vardır” dedimse de adam küfreder gibi; “bana esnaflık öğretme, canın isterse!” diye atarlandı.
Zekeriya Çakabey