Şiir Yazdıran Kadınlar
ŞİİR YAZDIRAN KADINLAR
Meşhur şairlerden biri bir başka şehirde bir şiir programına katılır. Okuduğu şiirlerden biri bir aşk şiiridir. Program sonrası şairin yanına bir bey ile hanım gelir. Kadın kendisini tanıtır. Ancak şair hanımı hatırlayamaz. Bunun üzerine hiddetlenen kadın: “Nasıl hatırlamazsın, az önce okuduğun aşk şiirini sana yazdıran kişi benim, o şiiri benden aldığın ilhamla yazmıştın, o şiir benim için yazılmıştı” der. Şair, hanımın yanındaki erkeği göstererek; “Beyefendi de sizin için şiirler yazıyor mu? ”diye sorar. Kadın: “Hayır” diye cevaplandırır.
Şair:
“Demek ki keramet sizde değil, bende. Eğer keramet sizde olsa beraber olduğunuz her erkek size aynı güzellikte şiirler yazardı. Nitekim artık hayatımda siz yoksunuz ve ben yine şiir yazmaya devam ediyorum.” Şairle ilham perisi arasındaki ilişki tam da yukarıya aldığım hikâye gibi olsa da bazı şairlerin ve yazarların bazı isimlerden fazlaca beslendikleri bir hakikattir.
Kaybedilen eşe yazılan kitaplar dolusu şiirler*, umutsuz bir aşkla sevilen genç sevgili için yazılanlar; ya da bir şiirin her bölümünün ilk harfine işlenen bir kadın ismi* bu hadisenin edebiyatımızdaki örneklerindendir. Yine Ahmet Hamdi’nin Huzur’u ile, Huzur’a cevaben yazıldığı iddia edilen Safiye Erol’un Ciğer Delen isimli romanı da bu anlamda güzel bir misilleme olarak görülmektedir.
Edebiyatımızın “menfi narsislerinden” Cahit Sıtkı Tarancı’nın Abbas şiirinde bahsettiği Beşiktaşlı sevgilisinin adını bulabilmek için şairin teyzezadesi Reşid İskenderoğlu’nun “Cahit Sıtkı Tarancı İle Anılar” isimli kitabını kütüphane kütüphane dolaşarak aradığımı, bulduktan sonra da şairin şiirlerini mısra mısra incelediğimi ve en sonunda sadece beş mısradan oluşan bir şiirin akrostişinde sevgilinin ismine ulaştığımı belirtmeliyim. Cahit Sıtkı aynı hanıma ayrıca “Uçtu Uçtu” isimli bir şiir daha yazmıştır ki bu şiirde sevilenin ismi dördüncü mısrada açıkça geçmektedir. Bundan dolayı da söz konusu hanımın ricası üzerine şair bu şiiri uzun yıllar kitabına almamıştır.
Ancak insan her zaman böyle şanslı olamayabiliyor. Mesela Rıza Polat Akkoyunlu’nun “Nokta Noktam” isimli şiirin kahramanı hanım –en azından benim için- hala meçhuldür. Aynı zamanda edebiyat öğretmeni olan şair, şiiri öğrencisine yazmıştır ve isminibir sır gibi saklamaktadır.
Bazı hanımlara ise birden fazla şair ilan-ı aşk etmiştir. Mesela Şüküfe Nihal bunlardandır. Erenköy’deki bir toplantıda Şüküfe Nihal’e “ben sizin için çıldırıyorum, siz bana aldırış bile etmiyorsunuz” notunu yazan Nazım Hikmet’tir. Nazım Hikmet’ten başka Osman Fahri* ve Faruk Nafiz de aynı hanıma aşk şiirleri yazmıştır.
Bedri Rahmi Eyüboğlu ile Güzel Sanatlar Akademisi’nde tanışan Mari Gerekmezyan tam bir ilham perisidir. Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapan Mari’nin bu jestine şair, birçok portre ve şiir ile karşılık verir. Hatta hastalanan Mari’nin tedavisi için Bedri Rahmi çok sayıda resmini satar ancak sevdiğini yaşatamaz. Fakat “Karadutum” isimli şiiri ile sevdiğini yarınlara taşımayı başarır. Bestelenerek dillere pelesenk olan şiirin en can alıcı mısraları sondadır:
“Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sensiz bana canım dünya haram olsun, haram.”
Yine yurtdışı bağlantılı diğer bir aşkın kahramanı da Atila İlhan’dır. Fransa’daki öğrencilik yıllarında tanıştığı Ermeni asıllı Maria Missakian’ı Türkiye’ye getiremez ancak yüreğini bıraktığı Fransa’ya Türkiye’den çok sayıda şiir gönderir:
“Yüksekkaldırım’da bir akşam
Maria Missakian’ı düşündüm.
Eğer kendimi bıraksam
Yağmur olabilirdik, yağardım…”
……..
Orhan Veli’nin bu durumdaki tavrı da kendine mahsustur. Şöyle der:
“Bir sevgilim vardır pek muteber,
İsmini söyleyemem.
Edebiyat tarihçisi bulsun.”
Orhan Veli’nin ismini bulmayı edebiyat tarihçisine bıraktığı hanım Nahit Fıratlı’dır. Nahit hanıma yazdığı mektuplar daha sonra “Yalnız Seni Arıyorum” ismiyle kitaplaşır. Ancak Nahit hanımın ilham verdiği tek ismin Orhan Veli Kanık olmadığını da belirtmeliyim.
Yahya Kemal’in Celile hanımı, Ahmet Arif’in “hasretinden prangalar eskittiği” Leyla Erbil’i “şiir yazdıran kadınlardandır.”
Abdürrahim Karakoç hocanın “Mihriban’ı” bu kadınların en ünlülerindendir. Hem şiir olarak hem de Türkü tadındaki bestesiyle dilimizin kudretine şahitlik etmekte, “Unutursun Mihriban’ım” şiiriyle de bu aşk hikâyesinin akıbeti okuyucuya ve dinleyiciye ulaştırılmaktadır.
Özdemir Asaf’ın Mevhibe Bayat için yazdığı “Lavinia” isimli şiir, sahibesinin de önüne geçmiş, şiir ve edebiyat çevrilerinde Mevhibe Bayat’ın ismi artık Lavinia olmuştur.
Hatta giden sevgilinin ardından artık;
……..
“sana gitme demeyeceğim
ama gitme, lavinia.
adını herkesten gizleyeceğim.
sen de bilme, lavinia.” Diye seslenilmektedir.
Turgut Uyar, Edip Cansever ve Cemal Süreyya’ya yani tam üç şaire farklı zamanlarda ilham kaynağı olan deneme ve hikâye yazarı Tomris Uyar ise bu anlamda farklı bir kategoride değerlendirilmelidir kanısındayım. Hatta “edebiyatımız Tomris Uyar’a çok şey borçludur (!)” diye bir cümle ile yazımıza nokta konulmalıdır diye düşünüyorum.
Yunus Kara
_____________________________________________________
* Abdülhak Hamit Tarhan –Makber
*Ahmet Hamdi Tanpınar- Antalyalı Kıza Mektuplar
* Sezai Karakoç- Muazzez Akkaya- Monarosa
*Osman Fahri bu aşk uğruna İstanbul’u terk etmiş, daha sonra da intihar etmiştir.