HENÜZ VAKİT VARKEN
Poetika anladık ipi çeker elin kızı
sen dizelerinde kaybol o dünyanın yıldızı
bilirim senin amacın yarınlarda yaşamak,
kazanamazsak gençliği çalar kültür hırsızı
“Ne yapalım?” dedi, “denize atlayalım”, dedim. “Boğulursak?” “Denizde boğuluruz” diye cevap verince, düşündü. Hayal dünyasının çeperlerini zorladığı, mühendis kafasıyla bir takım matematiksel hesaplar yaptığı muhakkaktı. “Atlayalım” dedi. Ve “atlayalım” kelimesi dudaklarından dökülürken, sözün gelişine istinaden laf olsun babından söylemediğine tüm kalbimle inanıyordum. O’nun derin denizler kadar mütevazi bir kişiliği, dünyayı kucaklayacak kadar geniş bir gönlü ve tüm yanlışlara rağmen affedici bir yapısı vardı. Hepimizin üzerinde derin izler bırakarak gitti. “Eyvallah Başkanım” dedim.
Denizdeydik, ortama uyum sağlamaya çalışıyorduk. Dağ gibi üzerimize gelen dalgalar bizi yeniden geldiğimiz noktaya savursa da, tuzlu sular genzimizi yaksa da mutlak bir yolu olmalıydı dev dalgalarla boğuşmanın.
Arada bir dışarıya çıkan başkan, geri geldiğinde heyecanla,” Neyin nesi bu be!” sözleri dudaklarından dökülüverdi. “Hayırdır Başkanım?” dedim, “Dışarıya bir bak!” dedi.
İlk günler boş olan geniş bir alanı çevirmişler de, niye olduğuna bir anlam verememiştik. En azından çoğunluğunu kadın yazarların oluşturduğu beş altı sıra vardı. Sıralar, uzuyor ve her sıraya yeni imza için gelenler ekleniyordu. Genellikle genç kızlardan oluşan bu sıralardan en az beş grupla ayak üstü sohbet ettik. Ellerinde iki ciltli kalın romanlar, her romanın sayfa hacmi ve fiyatı bizimkilerin beş-altı katıydı. Benim aman herkes alabilsin diye fiyatı aşağı çekmem ve başka bir yazarın, “kalın kitaplar okunmuyor” savı boşluğa düşüyordu.
Birileri macera ve hayal ürünü basit kurgularıyla gençliği fantastik eserlere mahkum etmiş alıp götürüyordu. Biz yarınlarda yaşamanın hesabını yapaduralım, tüm zamanların omurgasını oluşturan gençliği kayıp mı ediyorduk yoksa! Satır aralarına ekeceğimiz değerlerimizle… Henüz vakit varken…
Zekeriya Çakabey