ÜLKÜ DEĞERLERİNİN KOR ATEŞİNİ YÜREĞİMDE TAŞIDIM ONUN AVAZI OLABİLİRSEM BAHTİYARIM
MARAŞ’TA DOĞDUM AMA BAŞTA TURAN DİYARI OLMAK ÜZERE BÜTÜN YERYÜZÜNÜN BİR EVLADI OLDUĞUMU BİLİRİM
SORU- Merhaba. Okurlarımızın daha iyi tanımaları için Ali Büyükçapar kimdir? Bize anlatır mısınız?
CEVAP- Merhaba. Kahramanmaraş’ta 05.11.1968’de doğdum. Kayabaşı İlkokulu, Kahramanmaraş Ortaokulu ve Sütçü İmam Lisesi’ni bitirdim. Lisans öğrenimimi Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde, yüksek lisansımı Kayseri Erciyes Üniversitesi’nde tamamladım, Felsefe ve Din Bilimleri Uzmanı unvanını aldım. Yazı çalışmalarına Kahramanmaraş’ta yayınlanan Işık, Aksu, Kahramankent, Siirt (Mücadele) Gazetesi gibi mahalli yayın organlarında başladım. Makale ve denemelerim Milli Gazete, Yeni Şafak, İlim ve Sanat, Kitap dergisi, Altınoluk dergilerinde, şiirlerim ise Yedi İklim, Kırağı, Alkış, Bir Nokta İstanbul, İnsan Saati’nde yayınlandı. Kahramanmaraş’ta yayın yapan Kahraman Radyo’da “Kitabın Çağrısı” isimli kültür programı ile Birlik TV’de “Kitap” programları yaptım.
Yayınlanmış eserlerim:
“Malabadi” 33 Şiir 1996
Kitap Pusulası (1997), (2021)
Kırk Hadis (1998)
İsm-i Azam (1999), (2022)
Necip Fazıl –İnceleme araştırma (2003)
Ulu Kapı Sırlı Yol -Şiir(2006)
Hâfız Osman Sandal – İnceleme araştırma(2007)
Şahmeran Doksan Dokuz Şiir (2010)
Ateşi Yakmak -Şiir (2013)
Gençlere Hayat Kılavuzu (2023)
Biyografik bilgiler bunlar ama kendimi insanlığın yaşadığı binlerce senelik bir beşer olarak görürüm. Âdem babamızdan bu yana ne kadar yıl geçmiş ise o yaşta olduğumu anlarım çünkü insanlık devam eden bir halka, insan olarak yaratılmışız adam olmak ve bunu da Müslümanlık ile taçlandırmak benim için hayat memat meselesidir. Zaman dilimi olarak 20. Yüzyılın sonunda Maraş’ta doğdum ama başta Turan diyarı olmak üzere bütün yeryüzünün bir evladı olduğumu bilirim. Arı duru bir metafizik hayatın meftunu olarak yaşadım ülkü değerlerinin kor ateşini yüreğimde taşıdım onun avazı olabilirsem bahtiyarım.
YAZMAYA EL ALARAK BAŞLADIM. ÇOK ZAMAN ÖNCEYDİ “YAZ” DİYE GÖNLÜME BİR TOHUM ATILDI
SORU – Yazmaya nasıl başladınız? Eserleriniz hakkında neler söylersiniz?
CEVAP – Yazmaya el alarak başladım. Çok zaman önceydi “yaz” diye gönlüme bir tohum atıldı önce o tohumu çile ateşinde kavurdum, aşk ırmaklarında yıkadım ve kırlangıç avazlarına sardım zamanı geldi denilen demlerde Maraş’ımızın mahalli gazetelerinde 1986 gibi yayınladım. Askerlik şube başkanı olduğum SİİRT’te yolumun üzerinde yer alan MALABADİ köprüsü vardı o köprüde eski uygarlıklara ait yazıları görünce ilk şiir kitabımın MALABADİ 33 ŞİİR adını taşımasını istedim. Metafizik dünyanın imgelerini ilk kitabımda motif, motif işledim okur dostlarım o kitaba müracaat etsinler kendilerini bekleyen sürprizleri görsünler. Okuma serüvenim KİTAP PUSULASI’nda, çilesini çekip ilgi, şüphe, zan, inanç ve iman basamaklarından geçtiğim iman yolu İSMİ AZAM kitabında, mübarek peygamberimizin hadisleri KIRK HADİS adlı tercümede, peygamberlerin hayatları ULU KAPI SIRLI YOL da, mistik aksiyon şairi NECİP FAZIL KISAKÜREK’in yüze yakın eserinin DİN FELSEFESİ bağlamında inceleyip ele aldığım kitabı aynı adlı eserde, Maraş’ımızın din eğitimindeki yeri HAFIZ OSMAN SANDAL adlı eserde, aşk, çile ve ülkü ATEŞİ YAKMAK kitabımda, gençlere rehber olsun diye de GENÇLERE HAYAT KILAVUZU adlı eserle yola devam ediyorum.
ŞAİR DERT EHLİDİR, BU DERT ZEHRİ BAL EYLER
SORU – İdeal şair, ideal şiir sizce nasıl olmadır?
CEVAP – Şair dert ehlidir bu dert zehri bal eyler. Yunus diliyle söyleyecek olursak:
Erenler dert ehliyiz derman isteriz
himmet pirimizden ferman isteriz
Cemale yolcuyuz Rahman isteriz
destur niyazımız hemraz isteriz
Tapduk eşiğinde pervaz isteriz
Şiirin nasıl olması gerektiğine gelince onu da ESTETİK VE SANAT FELSEFESİ kitabında ÖMER NACİ SOYKAN’ ın diliyle söylemek istiyorum “Söz nasıl şiir olur… Bu yapı şu öğeleri içerir: 1-Dış ve iç müzik, 2-Biçim-imge, 3-Biçimlerin sözün müziği eşliğinde dansı, 4-Tüm bu öğeleri, sözün bir anlam yoğunluğuyla kendinde barındırması… Şiiri anlamak, şairin tüm duyumlardan devşirdiği birliği kendi ruhumuzda yeniden kurmak demektir. (sh.257)
KIRK YILI AŞKIN SÜREDİR OKUYORUM. OKUMADAN ÖBÜR TARAFA GİTTİĞİMDE ORADAKİ KİTAP SAHİBİ AHBAPLARIMLA KARŞILAŞTIĞIMDA MAHCUP OLMAK İSTEMEM
SORU – Zaman zaman kitap değerlendirme yazıları da yazıyorsunuz bu konuda neler söylemek istersiniz?
CEVAP – Okuyarak yazan bir insanım. Önceliğim hep okuma olmuştur, okumanın ülkü değeri olduğuna inanırım; yazdıklarım ise okuduğum kitapları yazan dostlarımla karşılıklı konuşmalarım diye düşünürüm. Merhum Cemil Meriç’le konuşma imkânının ancak kitaplarıyla olabileceğini söylerim. Mesela İmam Gazali üstadım ile kitap haricinde nasıl konuşabilirim ki? Kırk yılı aşkın süredir okuyorum. Okumadan öbür tarafa gittiğimde oradaki kitap sahibi ahbaplarımla karşılaştığımda mahcup olmak istemem. Maraş’ta eser veren yazarların kitapları hakkında tanıtım reklam ilanları verir ve o kitapları okurlarıma tanıtır ve okunmasını da sağlarım. Bunu Türkiye genelinde yaptığımda vardır, mesela ALTINOLUK dergisinde yer alan yazıların bu minvalde oldu.
KÜLTÜR VARLIKLARINA GELİNCE, ÖNCELİĞİM “MARAŞ MEVLEVİHANESİ” İHYASI ÜZERİNE
SORU – Köşe yazılarında şehrimizin kültürel meselelerine değiniyor tarihi kültür varlıklarının ihyası üzerinde duruyorsunuz sebebi nedir?
CEVAP – Efendim MARAŞ’ımızın varlık, bilgi ve ahlakı üzerinde devamlı yazılar kaleme almayı ülkü değeri olarak kabul ederim çünkü varlığım bu değerlerle anlamlı. Kültür varlıklarına gelince önceliğim MARAŞ MEVLEVİHANESİ’nin ihyası üzerinedir. Fransız GAVURunun yakıp, materyalist zihniyetin mekanını sattığı MARAŞ MEVLEVİHANESİ’nin binasının dikildiğini görmeyi yüce MEVLA’dan diliyorum. Bu mekân nerede diyenlere Saraçhanenin güney tarafında bulunan SAATÇİLER PASAJI olduğunu söylüyorum. MARAŞ kalesine şimdi olmayan bayrağımızı tutan BOZKURT heykelini de yakın bir zamanda dikmeye önderlik de edeceğim, şanlı bayrağımız BOZKURT ların ellerinde göklere uzatılmalıdır.
MARAŞ EDEBİYAT ÇALIŞMALARI KENDİ ÇERÇEVESİNDE SÜRER GİDER
SORU – Şehrimizin kültür dünyasında, edebiyatın dünü ve bugünü hakkında neler söylemek istersiniz?
CEVAP – Maraş edebiyat çalışmaları kendi çerçevesinde sürer gider. Bizden önce yaşayan büyüklerimizi rahmetle anarken yeni eserlerle bugünün kozasını ören yazarlara da başarılar dilerim. Köklü değişimleri yaşadık, sosyal olgular hayli değişti. Dünyada var olan fikri akımları poyraz olup estiler. Bundan Maraş’ımız hayli etkilendi. Hatta operasyon sahası bile oldu bu kadim kentte, senaryolar sahneye konuldu, olan oldu biten bitti. Gazete ağırlıklı edebiyat sayfası geleneği sizin burada yaptığınız gibi bendeniz bu çalışmayı on beş yıl MİLCAN EDEBİYAT sayfası olarak yaptım. EDİK, DOLUNAY, İKİNDİYAZILARI, YALNIZARDIÇ, ALTINKÜLAH, RİND, USARE, EVVELAHİR, YİTİKSÖZ, BERDÜCESİ, SİNEDEBİYET, DÜŞEYAZ, EDEBİYATIN BAŞKENTİ gibi dergiler yayınlandı, kitaplar çıkartıldı.
KÜLTÜR MEDENİYET ÇALIŞMALARI, BELİRLİ, ZİHNİ VE MADDİ ZENGİNLİK İSTEYEN İŞLERDENDİR
SORU – Mesder faaliyetlerini nasıl buluyorsunuz?
CEVAP – Mesder şanslı bir dernek. Çünkü mekân sorunu yok. Eskiler ‘dünyada mekân ahirette iman’ derlerdi. Başta TÜRK OCAĞI olmak üzere dernek faaliyetlerinde bulunurum. Onlarca derneğin başını sokacak yeri yok. Siz MESDER olarak Maraş’ta derneklere mekânınızı dönüşümlü olarak verdiniz bu ne büyük saadet. Kültür medeniyet çalışmaları belirli zihni ve maddi zenginlik isteyen işlerdendir, aza çoğa bakılmadan OCAK açık tutulmalı. Gelen Tanrı misafirlerinin gönülleri irfan ve bilgiyle doyurulmalıdır.
BİNALARI YAPTIĞIMIZ GİBİ KENDİMİZİ DE YENİDEN İNŞA EDERKEN KADİM DEĞERLERİMİZ ÖNCELİĞİMİZ OLMALI
SORU – Son olarak Salkım Söğüt okurlarına ne gibi mesajlarınız olur.
CEVAP – Okurlarımız bizim dostlarımız ve arkadaşlarımızdır. Kentli olmanın sorumluluklarına sahip olmaları en büyük dileğimdir. Maraş, yeniden ihya edilecek bu insanlarında kâmil olma çabalarıyla olacaktır. Binaları yaptığımız gibi kendimizi de yeniden inşa ederken kadim değerlerimiz önceliğimiz olmalıdır.
İlahî!
Bizi buralarda koyma. Bilgi kuru kabuk, zamanı gelince ağacını terk eden yaprak. Ceylanların su içtiği pınarlara çağır. Gün batıyor. Gelen gecede büyük tehlikeler var. Haramiler yolumun üstünde. Gökler şimşekleriyle korkutup yer yutmakla tehdit ediyor. Küçük serçeler saklanabilecek bir çalı arıyorlar. Kime elimi uzatsam dipsiz kuyulara itiyor. Ey Aşkın otağı, bayrakların çadırının önünde bırak da onları dalgalandıran bir nefes olayım.
Bunu bir de Yunus diliyle söyleyecek olursak
Geçtim bitmez sağınçtan usandım yaz-ü kıştan
Bostanlar başın buldum, bostanım yağma olsun
Yunus ne hoş demişsin, bal-ü şeker yemişsin
Ballar balını buldum, kovanım yağma olsun
Son sözüm SULTAN DİVANİ ‘den olsun
Bilhamdillah ki binam-u nişanız adımız yoktur.
Dil-i viranemizden özge bir abadımız yoktur
Ezelden mazharı aşkız bizim icadımız yoktur
Elemler cümle bizdendir ana isnadımız yoktur
- Bize zaman ayırıp, böyle güzel bir söyleşi gerçekleştirdiğimiz için çok teşekkür ediyorum.
- Bana bu imkânı sunduğunuz için ben teşekkür ederim.