ETKİNLİKLERGenelOcakbaşı SohbetleriTürkocağı Kahramanmaraş Şubesi

DOÇ.DR.MUSTAFA EDİP ÇELİK’İN OCAKBAŞI SOHBETİ’NDEN “12 ŞUBAT ASRIN MÜCADELESİNDEN 6 ŞUBAT ASRIN FELAKETİNE KAHRAMANMARAŞ”

Türk Ocakları Kahramanmaraş Şubesi Ocakbaşı Sohbetleri programında, KSÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Edip ÇELİK  “12 Şubat Asrın Mücadelesinden 6 Şubat Asrın Felaketine Kahramanmaraş” konulu bir seminer gerçekleştirdi.

MESDER Kahramanmaraş Edebiyat ve Sanat Derneği’nde 6 Şubat 2025 Perşembe akşamı gerçekleşen programı; Türk Ocağı Kahramanmaraş Şubesi Başkanı Kemal YAVUZ ve çok  sayıda akademisyen, şair yazar ve izleyici katıldı.

Türk Ocakları Kahramanmaraş Şubesi Hars Heyeti Başkanı Prof. Dr. İbrahim SOLAK’ın açılış konuşmasıyla başlayan programda konuşmacı Doç. Dr. Mustafa Edip ÇELİK, Kahramanmaraş’ın bir asır önce yaşadığı destanlaşan asrın istiklal mücadelesini ve 6 Şubat’ta yaşanılan asrın felaketini yaptığı duygusal konuşmasında;  Kahramanmaraş’ın ve Kahramanmaraşlının hali pür melâlini, o günlerde yaşanan kahramanlıkları örnekler vererek anlattı. Mustafa Edip ÇELİK konuşmasını özetle şu şekilde devam ettirdi:

“Asrın Mücadelesi 12 Şubat ve Asrın Felaketi 6 Şubat, 103 yıl ara ile adeta küllerinden doğan Maraşlı için büyük önem taşıyan iki tarih. Bu yıl 12 Şubat’ta düşman işgaline karşı verilen destansı mücadelenin, Kurtuluş Savaşının ilk zaferinin 105. yılını sevinçle karşılarken, acısını hâlâ ilk günkü gibi içimizde taşıdığımız nice canımızın şehit olduğu 6 Şubat depremlerinin 2. yılını geride bırakmış bulunuyoruz.

22 Şubat 1919 tarihinde başlayan İngiliz işgal döneminden, 12 Şubat 1920 tarihinde Zaferle sonuçlanan ve “Asrın Mücadelesi” olarak tanımlayabilecek süreçte Maraşlı vatanını korumak adına zorluklar karşısında topraklarını terk etmemiş işgale karşı tarihte eşine az rastlanan bir mücadele örneği sergilemiştir. “Asrın Felaketi” olarak tanımlanabilecek 6 Şubat 1923’de ise deprem oluşturduğu ve tarihte eşine ender rastlanan enkaza rağmen Maraşlı yine topraklarını terk etmemiş ve enkaz altındaki canlarını kurtarmak ve sonrasında yaraları yeniden sarmak adına mücadele etmiştir. Her iki olayda da büyük bir birliktelik ve kenetlenme örneği vardır. Gönüllülük öne çıkmaktadır. 12 Şubata varan süreçte her bir fert can feda diyerek gönüllü bir şekilde öne atıldıysa. 6 Şubatta da enkaz altındaki canların kurtarılması adına gönüllüler vardı meydanlarda.

Birinci Dünya Savaşı’nda İttifak Devletleri saflarında yer alan Osmanlı Devleti savaştan mağlup olarak çıkmış ve 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesini imzalamıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında aralarında gizlice Sykes-Picot Antlaşmasını imzalayan İngiltere ve Fransa Osmanlı topraklarını aralarında paylaşmışlardı. Savaş sonrasında antlaşmanın koşullarını ihlal eden İngiltere, Musul petrollerini alabilmek adına Mondros Mütarekesinin 7. Maddesi uyarıca Maraş, Urfa ve Antep’i işgal etmiştir. İki devlet aralarında yaptıkları görüşmeler sonrasında 15 Eylül 1919 tarihinde Suriye İtilafnamesini imzalamıştır. Bu antlaşma ile İngilizler Maraş’ı 29 Ekim 1919’da Fransızlara bırakmıştır.

Fransızlarla birlikte Ermeni lejyonlarının şehre gelmesiyle birlikte Milli duyguları harekete geçiren olaylarda başlamıştır. Maraş’ın kurtuluş mücadelesinin sembol isimlerinde Abdal Halil Ağa, Agop Hırlakyan’ın Fransızları karşılamak için kendisine yaptığı bol paralı teklif karşısında “Bu bir din meselesidir, din kardeşlerimin bağrına çomağımı vurmam” diyerek onurlu bir duruş sergilemiştir. 31 Ekim 1919 tarihinde ise, Fransız askerleri ile gezen Ermeni lejyonerleri Uzunoluk Hamamından çıkmakta olan kadınların peçelerine “burası artık Türklerin değildir” diyerek el uzatmıştır. Bu hayasızca hareketin karşılığını ise Sütçü İmam’dan almışlardır. Bir en bile tereddüt etmeyen Sütçü İmam, Milli Mücadelenin ilk kurşununu düşman askerine sıkmıştır. Olaylar silsilesi devam ederken Maraşlı bu kez 28 Kasım Cuma günü kalede Türk Bayrağı yerine Fransız bayrağının dalgalandığını görür. Avukat Mehmet Ali Kısakürek “Alemi İslama Hitap” beyannamesini kaleme alır ve Maraşlı Cuma Namazını ancak Türk Bayrağını yeniden kalede dalgalandırdıktan sonra kılar.

Şekerli ve Kayabaşı mahallelerinde kurulan teşkilatlar Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleşir ve Aslan Bey’in askeri liderliğinde, Şeyh Sezai Efendi önderliğinde hemen hemen her mahallede örgütlenir. 21 aralık 1919’dan itibaren örgütlenen Maraşlı ile işgalci Fransızlar ve beraberindeki Ermeniler ile çatışmalar başlar. 11 Şubat 1920’ye kadar süren çatışmalarda Maraşlı teslim olmaktansa şehri tamamen yakmayı göze alan destansı bir mücadele gösterir. Asrın Mücadelesi Maraşlının kararlı duruşu ile zafere dönüşmüştür.

Depremi anlatmak onun acılarını paylaşma bizler için elbette oldukça zor. Depremin acıların yaşamış olanların o günleri yeniden hatırlaması ve bunlarla ilgili konuşması oldukça zor. Acılar anlatılır ancak yaşamış olduğumuz acı normal bir acı değildir. Kahramanmaraş merkezli depremlerin meydana getirdiği acılar hepimizi bir anda içerisine alan acılar girdabı gibi, insanı çaresiz ve işlevsiz bırakan dipsiz bir kuyu gibiydi. 6 Şubat depremleri insanlık tarihinde yer alan büyük trajik hadisler ve büyük afetler arasında sayılmalıdır. Bu yüzden duyguları kalıplaşmış ifadelere dökmek bizler için oldukça zor. Çünkü acının adı; biziz, mahallemiz, şehrimiz, Maraş’ımız, Hatay’ımız, Adıyaman’ımız, Antep’imiz, Malatya’mız, Osmaniye’miz, Urfa’mız, Adana’mız, Diyarbakır’ımız, Elazığ’ımız, Kilis’imiz acımızın adı Türkiye’miz. Bu afetin büyüklüğünü “Asrın Felaketi” tanımlaması da tam karşılayamaz. Bırakın sadece bulunduğu bölgeyi birçok ülkeyi dahi etkilemiş olan bir depremden bahsediyoruz. O yüzden acının tarifini karşılayabilecek sözcükleri bir araya getirebilmek çok zor.

Ancak bizler insanlık tarihiyle yaşıt bir milletiz. Tarihte meydana gelen birçok afet olaylarının bir şekilde içerisinde olmuşuz veya bizzat maruz kalmışız. Fakat bizler millet olarak hiçbirinin altında kalmamışız. “Dağ ne kadar yüksek olursa olsun,  yol onun üzerinden geçer” atasözümüz örneğinde olduğu gibi ne kadar büyük olursa olsun yaralarımızı sarabilmeyi, acılarımızı dindirebilmeyi başarmışızdır. Şehadetle cennete uçtuklarına inandığımız canlarımız, ümitle, kardeşlik duygularıyla damarlarımızdan kopup coşan hayır ve iyilik inancımızla yeniden dirilmiş ve ayağa kalkmışlardır.

Zaman bu acıların içerisinden ne fedakârlıklar ne yiğitlikler ne vatansever merhamet yüklü hikayeler çıkardı. Bunların hepsini sahada yaşadık. Gözü olan görür vicdanı olan teslim eder ki bütün vatan sathı, bütün gönül dünyamız Maraş, Hatay, Malatya, Adıyaman, Antep, Osmaniye, Adana, Elazığ, Diyarbakır, Urfa oldu. Ankara’dan bir oto tamircisi krikosunu battaniyesini aldı ve yürüdü. Bayburt’tan bir simitçi arabasını çocuk balonları ile doldurdu ve yola koyuldu. Azerbaycan’dan bir kardeşimiz evdeki yatak yastıklarını doldurdu arabasına ve ulaştırmak için çabaladı kardeşlerine. Yıkılmak üzere evinden kendini ve çocuklarını kurtaran bir enkaza koştu ve çabaladı kurtarmak için bir canı. Bir ekmek ve bir battaniye paylaşıldı, o an herkes birbiri için yaşadı destek olmak ve enkazın altından beraber kalmak için.

Elbette depremi ve benzeri afetleri farklı yönleriyle incelemek mümkündür. Bu fiziki yönüyle olabilir, psiko-sosyal, sosyo-kültürel, insani-mali-imari yönleriyle de ele alınıp değerlendirme yapılabilir. Bütün bu çalışmalar yaraları sarma, acıları dindirme amacı taşımıyorsa, yani ete kemiğe bürünüp afetzede kardeşimize bir güzel söz, bir güler yüz, bir sıcak çorba, bir sıcak örtü olamıyorsa laf kalabalığı yapmaktan öte bir durum ifade etmez. Ateşin düştüğü yerde, kalemimi yüreğimin acısına batırarak yazıyorum, “devlet-millet el ele, bütün sivil gönüllü kuruluşlar göreve” haykırışlarını çok ama çok önemli buluyorum. İnsanımıza ve bölgemize özü ve ruhu ile ulaşamayan, somut bir güzellik ve iyilik hareketine dönüşmeyen her ifade içi boş bir laf kalabalığı olarak kalmaktadır.

Bu süreçte depreme maruz kalan insanımız devletiyle de hayri ve gönüllü kuruluşlarımızın samimi hizmetleriyle de barışık, teşekkür ve tevekkül içerisinde olmuştur. Çünkü biz millet olarak büyük felaketlere karşılık büyük yardımlaşma örnekleri gösterebilen kadim bir medeniyetin varisleriyiz.  Bu cümleden hareketle düştüğümüz yerden yeniden ayağa kalkmanın, yaşlısıyla, genciyle ve çocuğuyla insanımızın normal hayatına başlamasının azmi, hizmeti ve gayreti içerisinde olduk.

157 yıllık kadim hizmet geçmişiyle, çalışanı ve gönüllüsüyle Türk Kızılay’ı 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerin ilk gününden itibaren milletinin yanında olmuştur. Milletin acılarını dindirmek yaralarını sarmak için dört kolla hizmet etmiştir. Depremin ilk günü Kahramanmaraş merkezde ilk ekip başkanlığı, Elbistan, Afşin ve Pazarcık’ta ise ilçe Ekip başkanlıkları kurulmuştur. Afet anında beslenmeden sorumlu olan Türk Kızılay’ı beslenmenin yanı sıra insanı yardım faaliyetlerinde de bulunmuştur. Kahramanmaraş merkezli yaşanan büyük deprem elbette sadece maddi hasarla sınırlı kalmamıştır. Birçok vatandaşımız vefat ederken geride kalanlarda ise psikolojik olarak depremin etkisi devam etmiştir. Dolayısıyla Kızılay bu konuda da vatandaşlara destek olmuştur

Kahramanmaraş merkezli depremin bir diğer merkez üssü olan Elbistan da Türk Kızılay tarafında Ekip Başkanlığının oluşturulduğu bir ilçedir. Yurt içi ve yurt dışından gelen bağışlar için depo bulunmuş ve gönüllülerin de yardımı ile malzemeler ayrıştırılmıştır. Elbistan Ekip Başkanlığı yaklaşık olarak 5 ay kadar bölgede faaliyetlerini yürütmüştür.

Türk Kızılay Ekip başkanlıklarının ayrılması sonrasında il şube ve İlçe şubeler vasıtasıyla deprem bölgesindeki çalışmalarına devam etmektedir. Deprem sonrası her bayramda 10.000 çocuğa bayramlık dağıtılmıştır. Yine insani yardımlarını devam ettirmektedir. Aşevinde şu an günlük 900 kişilik yemek çıkartılmakta ve bunlar ihtiyaç sahiplerinin evlerine teslim edilmektedir. Deprem de yetim ve öksüz kalan 60 çocuk için destek sağlanmaktadır. Yine depremde zarar gören esnafa destek projeleri yürütülmektedir. Türk Kızılay afet geçmiş olsa dahi Milletinin yanında yaraları sarmaya ve onlara dokunmaya devam edecektir. “

Türk Ocakları Kahramanmaraş Şubesince Mesder’de tertiplenen Ocakbaşı Sohbetleri Programı, Doç. Dr. Mustafa Edip ÇELİK  anlamlı konuşmaları ardından Kur’an tilaveti ve bütün şehitlerimiz için dua edilerek, Fatihalar okundu. Bu vesileyle, program konuşmacısı Doç. Dr. Mustafa Edip ÇELİK’e, Türk Ocakları Kahramanmaraş Şubesine, Mesder Kahramanmaraş Edebiyat Sanat Derneğine ve kıymetli katılımcılara çok teşekkür ediyoruz. Bizler de hem 12 Şubat asrın mücadelesinde, hem de 6 Şubat asrın felaketinde ebedi âleme irtihal eden şehitlerimiz için yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyoruz. .

Selam ve sevgilerle.

Daha Fazla Göster

Ali Avgın

Türk müziği ve tasavvuf kültürüne duyduğu özel ilgi nedeniyle, bu alanda birçok kültürel oluşumda ve derneklerde görev aldı. Kahramanmaraş Klasik Türk Musikisi Derneği'nde yönetim kurulu üyeliği yaptı.… More »

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu