ÜLKE GENELİ MESDER - MADO  GELENEKSEL HİKAYE YAZMA YARIŞMASI

BAŞVURU ŞARTNAMESİ
ETKİNLİKLERGenelGezi Yazısı

“BİR YAZARIN İZİNDE BİLİNÇ İNŞASI” – ALİ BOZ YAZDI

Yazar Ali Avgın’ın, “Germanicia Güzeli” adlı kitabını ilk okuduğum zaman; tarihi bilgilerin, roman kurgusu içerisinde dipdiri ve canlı bir hale gelmesine hayran kalmıştım. Tıpkı bolca bal toplanacak bir yer bulan arıların diğerlerine de anında haber uçurması misali, bu kitabı öğrencilerimize de okutmalı ve bir proje dâhilinde uzun soluklu bir çalışma yapmalıyım diye düşündüm. Bu fikrimi, daha önce atürkiye.com’da yazdığım köşe yazısında da dile getirmiş, sonrasında da okulumuzda “Anadolu Mektebi” programını yürüten Cuma Demirci hocamla proje planlarımı paylaşmıştım. Onun da düşündüğüm projeye yakından ilgi duyması ve projede başarılı çalışmalar yapacak öğrencileri anında bir listeye dökmesinden sonra proje kervanımız başladı. Durumu okul müdürümüze açınca o da yapılması gerektiğini söyledi.

Bunun üzerine daha önce yazdığım köşe yazımın sonunda ifade ettiğim için projeye hâkim olan Ali Avgın’ı arayıp projemizi başlatacağımızı, kendisinin bu projeye destek olup olamayacağını sordum. O da teklifimi memnuniyet ve mutlulukla karşıladı. Sıra, projemize bir ad koymaya gelmişti. Cuma Demirci hocamla yaptığımız istişare neticesinde “Bir Yazarın İzinde” adını benimsedik. Projemizin özeti şuydu: Önce Yazar Ali Avgın’ın “Germanicia Güzeli” adlı kitabını temin edip yaklaşık olarak 35 öğrenciye okutacaktık. Sonrasındaysa Yazar Ali Avgın’ı okulumuza davet edip kitabı okuyan öğrenci gurubuyla söyleşi yapmasını rica edecektik. Peşinden de romanda geçen yerleri öğrenci gurubumuz ve Ali Avgın’ın katılımıyla gezecek, en sonunda da, uzun bir sürece yayılan proje üzerinden, isteyen her öğrencimizin bir kompozisyon yazmasını sağlayacak, sonrasında dereceye giren ilk üç kompozisyonu şehrimizdeki bir edebiyat dergisinde yayınlayacaktık.

Kitapları temin edip öğrencilerimizin okumalarını sağladıktan sonra, 9 Nisan 2025 tarihinde Ali Avgın’ı okulumuza davet ettik. Öğrencilerimizin gözündeki heyecanla, Ali Avgın’ın gözündeki heyecan adeta birbiriyle yarışıyordu. Yazarımızda, kitabı üzerine böylesine detaylı bir proje hazırlanmış olmasının heyecan ve mutluluğu; öğrencilerimizde de, onunla bir araya gelip görüş ve düşüncelerini hem dinlemek hem de ona sorular sormanın heyecan ve mutluluğu vardı. Yaklaşık olarak bir buçuk saat süren söyleşide, kendim sahnede olduğum için, öğrencilerimizde hiç sıkılma eğilimi görmedim. Çünkü yazarımız sahneye çıkınca adeta aşka gelmiş, kelimeler birer inciye, cümleler de o incilerden oluşturulmuş bir tesbihe dönüşmüştü. Zaman zaman araya latifelerin de girdiği söyleşiyi, yazarımızı daha fazla yormamak için bir buçuk saat sonunda kesmek zorunda kaldık. Ama öğrencilerimizin soruları dur durak bilmiyordu. Yazarımızın sahneden inmesine rağmen etrafını öğrencilerimiz sarmış, her biri heyecanla bir şeyler soruyordu.

Sonra yemek ikramımızı gerçekleştirdik ve orada da proje üzerine konuştuk, müzakereler ettik. O esnada sanırım yazarımızın önerisiyle, Müze Müdiremiz Safinaz Acıpayam’ı da okulumuzda misafir etmek fikri doğdu. Daha önceden tanıdığım ve müzeciliğe kendisini adamış olan müze müdiremizi, yazarımızı okulumuzdan uğurladıktan sonra aradım. Sağ olsun o da tüm yoğunluğuna rağmen, bizi kırmayıp gelerek, 15 Nisan 2025 tarihinde okulumuzda, proje kapsamındaki öğrencilerle, “Germanicia Mozaikleri” üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi. Ali Avgın’ın “Germanicia Güzeli” dediği mozaik için o, “Maraş Güzeli” ifadesini kullanıyordu. Anlatırken adeta yakın bir arkadaşından bahsediyormuşçasına duygu yoğunluğu yaşıyordu. Söyleşi bitiminde; Germanicia Mozaik Bölgesine, kendisi nezaretinde, öğrencilerimiz ve Yazar Ali Avgın’ın da katılacağı bir gezi planladık. Mayıs ayında bu gezi için Büyükşehir Belediyemizden, kendileriyle görüştükten sonra mutabakata vararak, bir büyük otobüs talep ettik. Daha sonra belediye yetkilileri, 19 Mayıs provası yoğunluğunu gerekçe göstererek bize otobüs veremeyeceklerini ifade ettiler. Böylece, Germanicia Mozaik Bölgesi”ne yapılacak gezimiz iptal olunca, şahsen çok üzüldüm. Ama mozaik üniteleri de açıldıktan sonra, önümüzdeki ekim ya da Kasım ayında bu geziyi yeniden gündeme getirip düzenlemeyi planlıyorum.

Proje adına yapılan tüm bu çalışmalardan sonra sıra gezimize gelmişti. Yazarımızla da görüşerek, 12 Haziran 2025 tarihinde gezimizi gerçekleştirmeye karar verdik. Finansman sorunumuzdan dolayı öğrencilerimizin ancak yarısını geziye götürebildik. Keşke tüm öğrencilerimizi götürebilseydik. Zira bu yönüyle, planlandığı haline göre bir eksiklik oluşmuştu. Ama yine de her türlü imkânsızlığa rağmen, projenin yarım kalmaması adına bu geziyi gerçekleştirebildiğimiz için çok mutluyum. Aynı mutluluğu, Cuma Demirci hocamın, Ali Avgın’ın ve öğrencilerimizin de yaşadıklarından emininim.Gezimiz 12 Haziran 2025 tarihinde sabah 07:30’da başlayacaktı. Ben de, evimiz okula yakın olduğu için 07:15’te evden çıkarak okula geçtim. 07:20 civarında oraya vardığımda, Ali Avgın’ın, arabasını park edip, elinde bir kitapla arabadan indiğini görünce, zaman konusundaki hassasiyetine hayran kaldım. Zira; daha biz okula varmadan kendisi okulumuza gelmişti. Öğrencilerimizle hep birlikte, okul pansiyonumuzda özenle hazırlanmış kahvaltımızı yaptık. Bundan dolayı Okul Müdürümüz Ali Teltik, pansiyondan sorumlu müdür yardımcımız Emine İnceer ve kahvaltımızı hazırlayan pansiyon personeline çok teşekkür ederiz.Bir teşekkürü de bizi gün boyu tüm nezaket ve inceliğiyle istediğimiz yerlere götüren servis şoförümüz Ahmet Moda’ya etmek durumundayım. Kendisiyle daha öncesinde de bir uzun yolculuğumuz olmuş ve verdiği hizmetten çok memnun kalmıştım. İşine adeta aşık olan kişileri çok seviyorum. Bu devirde işinin hakkını gereği gibi yapan kaç kişi kaldı ki?

Yola çıkarken ben Ali Avgın’ı şoförün hemen yanındaki tek kişilik koltuğa davet edince o da, espriyle karışık bir şekilde, “Hayır hocam! Ben halk ile iç içe olmak istiyorum.” diyerek öğrencilerimizin arasına oturup, yol boyunca onlarla sohbet etti. Ceyhan köprüsü civarına varınca kitabı açıp, öğrencilerimize dönerek, orada geçen kısmı okumaya başladı. Ben de “Hocam isterseniz siz yorulmayın, verin de bir öğrencimiz okusun” diyerek öğrencimiz Zeynep Deniz Teke’yi işaret ettim. O da öğrencimize verdi ve o okumaya devam etti.

Kendi köyümüzün içinden geçerek, Döngele tarafının yokuştan akıp giden bir yılan gibi kıvrım kıvrım uzayan yollarını ve ormanlarla kaplı ilerideki diğer yolları da katettikten sonra, Andırın’a vardık. Orada Ali hocamın tavsiyesi ve Gebenli öğrencimiz Feyza Nur Bakacak’ın kılavuzluğu ile “Kışla Bahçesi” diye bilinen çay bahçesine vardık. Andırının güneyine doğru bakan yemyeşil manzara eşliğinde çaylarımızı yudumlayıp, toplu fotoğraf çektirdikten sonra tekrar yola revan olup, Andırın’dan, Göksun istikametine doğru hareket ettik. Çünkü romanda geçen üç kalenin hepsi bu yol üzerindeydi. Önce Andırın’ın hemen çıkışında yer alan Azgıt kalesine vardık. Vardık dediysem, içerisine girdiğimizi düşünmeyin. Uzaktan seyrederek yazarımızın anlatımını dinledik. Kendisinin ifadesine göre; kaleleri kaçak kazı yapan definecilerin şerrinden korumak için kalenin içine erişebilecek şekilde yol yapılmıyormuş. Ben bu yaklaşımı doğru bulmadım. Çünkü yol yapılıp, içerisine de bir güvenlik görevlisi konulabilir. Böylece hem turizme açılmış olur hem de ziyaretçiler, kaleyi bizzat müşahade etmiş olurlar. Vardığımız her durak; hem yazarımızı can kulağı ile dinleme hem de anı olarak fotoğraf çektirme yeriydi bizim için.

Geben beldesine varınca oralı olan öğrencimiz Feyza Nur Bakacak’ın önerisiyle direksiyonumuzu beldenin içine doğru kırdık. O anlattı biz dinledik. Beldeden çıkıp ana yola tekrar döndükten sonra, bizi bölgede “Kayranlı” diye bilinen, yol kenarında, soğuk suları olan bir yere götürmek istediğini söyleyince, biz de bunu memnuniyetle karşıladık. Oraya varınca tahta bir köprüden geçip, yapay şelalenin ve çardakların olduğu yemyeşil bir alana vardık. Burası, meğer halasının balık lokantası işletmesiymiş. Ama o an için halası orada değildi. Yine fotoğraf seremonisinden sonra yola çıkıp, yolun Geben Kalesi’ni (Meryem Çil Kalesi) gören ve etrafı da uçurum olan yüksekçe bir yerinde durarak arabamızdan indik. Gezimizin ana duraklarından biri burasıydı. Yazarımız; kitaptan ilgili bölümü açıp, bir eliyle de kaleyi işaret ederek bize tüm bildiklerini anlattı. Sonra az ileride kaleyi adeta kuş bakışı olarak gören kaleye nazır bir tepeye çıkıp fotoğraf çekildik. Daha sonra tekrar yola revan olduk. Romanda geçen Kızılkale; yoldan görünüyor olmasına rağmen yola çok uzak olduğu için orada hiç durmadık. Yazarımız, bu kale ile ilgili anlatacaklarını yolculuk esnasında anlattı. Ardından, Adıyaman Çeşmesi’nde durarak buz gibi bir su içtik. Oradaki bir amcaya; çeşmenin adının Adıyaman ilimizle bir ilgisinin olup olmadığını sordum. O da bana “İlgisi yok hocam, sizin de fark ettiğiniz gibi suyun yaman olmasıyla ilgili” dedi. Devam edip, daha öncesinden öğle yemeği yemek üzere görüştüğümüz Göksun Anadolu Lisesi’ne vardık. Daha önce o okulda çalışan Cuma Demirci hocamın arkadaşları bizi sımsıcak karşıladılar. O an orada olmayan Okul Müdürü Mehmet PEKEL’e, bizimle yakından ilgilenen Müdür Yardımcıları Mustafa Yaşar ve Filiz Peltek’e çok teşekkür ediyoruz. Yemeğimizi yedikten sonra artık hedefimiz Afşin’di.

Önce, daha önceden yazarımızın randevu aldığı ve Afşinli gazeteci Halil Demir tarafından kurulan “Afşin Tarih ve Kültür Müzesi”ne vardık. Halil Bey ve ekibi, bizi güler yüzle karşıladılar. Ashab-ı Kehf’te yer alan gençlerin sayısına nispetle, yedi odalı bir harika bir müze tasarlamışlar. Müzede, bölge adına tarihi ve kültürel değeri olan her şey vardı. Bunların çoğu da kitap, dergi veya gazeteydi. Bunun yanında, diğer maddi değerler de yoğun bir şekilde sergileniyordu. Halil Bey, gelen misafire evini gezdiren ev sahibi gibi bizi gezdirerek, her odanın içeriği ile ilgili kısa bir konuşma yaptı, öğrencilerimizden gelen soruları cevaplandırdı. Müzeyi görünce ben adeta büyülenmiştim. Çünkü içerisinde yer alan şeyler bir kişinin ömr-ü hayatına sığacak oranda değildi. Bu şaşkınlığımı kendisine de ifade ettim. Kendisinin hem haber sitesi hem de orada canlı yayınlar yaptığı bir köşesi vardı. Anladığımız kadarıyla sosyal medyayı da yoğun bir şekilde kullanıyordu. Ziyaretimizin sonunda, çay ve ikramların ardından bize ve her öğrencimize “Yarpuz” adlı edebiyat dergisi ve çeşitli kitaplar hediye etti. Adeta büyülenmiş bir şekilde, çok çok teşekkür ederek oradan ayrıldık.

Artık gezimizin finaline sıra gelmişti: Ashab-ı Kehf Külliyesi. Kısa bir yolculuktan sonra oraya vardık. İlkönce şu anda oradaki camiye dâhil olan İsa Kilise’sinde yine yazarımızın büyüleyici anlatımını dinledik. Hatta oraya gelen diğer ziyaretçiler de bizim yanımıza oturarak anlatılanları can kulağıyla dinlediler. Ardından hemen yanıbaşımızda bulunan mağarayı gezdik. Dışarı çıktıktan sonra karşımızda bulunan, önünde deve heykellerinin yer aldığı kervansaraya yöneldik. Orası da apayrı bir güzellikti. En sonunda bizlere çay ikram etmek isteyen güvenlik görevlilerini, zamanın darlığı ve sayımızın çokluğundan dolayı kibarca reddetmek zorunda kaldık. Kendilerine bu tekliflerinden dolayı çok teşekkür ediyoruz.Geri dönmek üzere arabamıza bindiğimizde; artık yorulmuş, gün boyu öğrencilerimizin seçimine dayalı olarak dinlediğimiz müzikleri de dinlemektense, hep birlikte kafa dinlemenin daha yerine olacağını düşündük. Yazılacak kompozisyon için öğrencilerimize karne gününe kadar süre verdik. Çok güzel eserlerin çıkacağından adım gibi eminim. Herkesin yüzünde, tatlı bir yorgunluk ve gezi ile ilgili memnuniyet vardı. Gezimize, okulumuzun önünde son verirken tüm katılımcılara veda ve teşekkür ederek ayrıldık. Ben buradan tekrar; projemize verdiği destekten dolayı Yazar Ali Avgın’a, projemizin her aşamasında daima yanıbaşımda olup bana her konuda destek olan sevgili dostum Cuma Demirci’ye, Dört Dörtlük Servis Şoförümüz Ahmet Moda’ya, Afşin’de bizi kendi mekânında ağırlayan, Atom Karınca Gazeteci Halil Demir’e ve tüm öğrencilerimize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Bu gezi ile ilgili amacımız; öğrencilerimizde bir tarih ve kültür şuuru inşa etmekti. Şu anda içerisine erişilemeyen Andırın kalelerini onların bilincine havale ettik. Umarız inşa edilen bu bilinç ileride kaleleri ve yollarını da inşa eder de şehrimiz birçok güzellik kazanmış olur. Seneye de başka bir yazarın izini takip etmek temennisiyle hoşça ve sağlıcakla kalın.

ALİ BOZ

Daha Fazla Göster

Ali Avgın

Türk müziği ve tasavvuf kültürüne duyduğu özel ilgi nedeniyle, bu alanda birçok kültürel oluşumda ve derneklerde görev aldı. Kahramanmaraş Klasik Türk Musikisi Derneği'nde yönetim kurulu üyeliği yaptı.… More »

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu