BİR KIYAMETTİ ANSIZIN GELEN
İsrafil sûra üfürmeden geldi küçük kıyamet
Gafletin ağırlığınca denendi her şey
Duvarlar çatırdıyor ruhlar sarsılıyordu
Beşik gibi sallanan güzelim binalar
Enkaz üstüne enkaz insanlar can veriyordu
Ana baba evlat, daha körpeydi nice masum yavrular
Deprem! Feryatlara hiç aldırış etmiyordu
Âh dilâra! Nerde hani masum yavrular
Kimi yatakta kimi mutfakta saklanacak yer bulamadılar
Sarılmışlar çocuklarına öylece kalakalmışlar
Kurtulmayı beklemiş kimiler birkaç gün
Ölümün soğuk anlarını soluklamışlar
Yıkılan betonların kirişlerin ağırlığı altında
Ruhlarının ayrılışına şahit olmuşlar
Ya şu körpe çocuklar!
Nasıl da Cennet çocukları vildan her biri
Zeyneb’in boyu uzamış gelin gider gibi
Elif gülümseyerek yummuş gözlerini
Tutmuş parka gider gibi kardeşinin ellerini
Ne çok öfkelendin ey deprem!
Paramparça ettin nazik bedenlerini
Deprem şehitleri gül bahçesine döndürdü mezarlıkları
Yolladık sabahlara dek mekanlarına
El sallayamadı hiç biri yakınlarına
Gözyaşını katık ettik fatihalarla
Bir kıyametti tekrarladı fasılarla
Çare olmadı ne makam ne servet ne de bir pul
Çaresizliği seyretti zengin fakir alim cahil nice kul
Sorulacak elbet Hak divanında
Her türlü binalardan çalıp çırpanlar
Hesap vereceksiniz mazeretiniz yok
Hayırla yâd etmeyecek asırlar geçse de
Titredikçe yeryüzü geride sağ kalanlar
Zira son gidişin tekrar dönüşü yok
Hiç ibret almamışız şimdi bakıyorum
Fırsatçılık ruhları hep satın almış
Nasıl sevilir şu enkazlı fani dünya
Ne insanlık ne ahlak ne vicdan kalmış
Ya Rab! Affet bizi kendimize gelelim
Sebepler gönder yeniden diriliş için
Kendimizi aciz kul Seni Rahman bilelim
Kendimizi aciz kul Seni Rahman bilelim
Hanifi Yılmaz