SALKIM SÖĞÜT SOHBETLERİ –9– ŞAİR-YAZAR YALÇIN YÜCEL İLE SÖYLEŞİ
“DÜŞÜNCE BAHÇESİNİN İMGE DALLARINDA, SÖZCÜKLERLE ÇİÇEKLENMESİDİR ŞİİR”
SORU: Yalçın Yücel’i tanımak istiyoruz.
YANIT: Bu soru ne zaman çıksa karşıma tek yanıt vermişimdir hep: Yücel yaşam öyküsünü şiirlerinde, denemelerinde, öykülerinde dile getirmiştir. Okudukça duyacaksınızdır çekilerini onun. Aslında sanatçının nerelerde okuduğu pek de ilgisini çekmez okuyucunun. Varsa varsa yazdıklarıdır. Genelde toplumla buluşmaları yazdıklarıyla oluşur. Bu yüzdendir pek girmek istemez o uzunca anlatımlara Yücel. Yalçın Yücel 01.11.1953 Kahramanmaraş doğumlu. Eğitim yıllarında Adana, yedek subaylık yıllarında da İstanbul, bazı değişimlere taşımıştır Yücel’i. Sonrası yine Kahramanmaraş. DSİ XX. Bölge Müdürlüğü’nde geçen yıllarsa bir başka çeki… Bir dolu makam, bir dolu gülümsemeyen yüzler ve düşün yapıları… Dahası kendini anlamaktan ırak şu kentin insanları…
Ve ilkokul yıllarında başlayan yalnızlığı… Oynayan, koşan o çocuklar ona sıcak gelmemiştir hiç. Bir kenardan izlerken onları, düşünmüştür derince. Derslerden kalan bir zaman parçası bulduğunda sarı yapraklı defterine öyküler düşürmeye başlar bu yıllarda. Ortaokul yıllarında şiir çalışmalarına başlasa da bir süre sonra bırakır. Onca, şiir edebi türlerin en zorudur. Lise yıllarında şiirle birlikte soyut resim çalışmaları da kendiliğinden düşer sanki içine. Ardından müzik kendini gösterir. Belki de müziğe taşınma o zamanki yaşam şartları gereğincedir.
Toplum, Yücel’in yazın alanında ki asıl çıkışını Babası Şevket Yücel’in ölümünün ardından görecektir. Adana Söylem Dergisi’nde şiirleri, denemeleri ve öyküleri bu yıllarda yayımlanmaya başlar. Sonrasında bu derginin yönetiminde de yer alır. Derken, Kahramanmaraş Alkış Dergisi ve Kültür Sanat Evi yönetimlerine uzanır günleri. Artık; yazdıkları, çizdikleri Maraş dışındaki dergilerde de çıkmaya başlamıştır. Bu aralarda birçok sanatçı dost edinir diğer kentlerden. “Maraş benim Maraş’ım” diyerek de nice çalışmalar vermiş bir yazın insanıdır Yücel. Tüm bunlara karşın onu bir türlü anlayamamıştır bu güzel kent. Ya da anlamak istememiştir. “Olsun” demiş her şeye karşın. Sevmiş, sarılmış doğduğu bu kente.
2010 Yılında Kahramanmaraş Ekspres Gazetesinin, 2013 Yılında da Kahramanmaraş Yorum Gazetesinin Edebiyat-Sanat Eki’nin genel yayın yönetmenliğini yapar. Bir dönem Alkış Dergisi ve Kültür Sanat Evi’nin yönetiminde de yer alır.
Yalçın Yücel 2011 Yılında ilk şiir yapıtı Yaşamı Aralamak’ı yayınlar. 2012 Yılında ikinci şiir yapıtı İçimde Üşüyor Günlerim yayınlanır.
Yalçın Yücel dergicilikte de önemli işler yapma isteğindedir. 2015 Yılında Usare Dergisi için kendine yapılan teklifi kabul ederek bu derginin genel yayın yönetmenliğini yürütür. Aynı yıl iki şiir yapıtı daha yayınlar: Döş Cebim – Çocuklar Başka Güzel.
2016 Yılında yazın dostları ile planladığı Güzlek Dergisi’ni edebiyat dünyasına kazandırır. Derginin kapak resimleri için yakın dostu, İstanbul temsilcisi ressam Muhip Süeltürk de yanında yer alır.
2018 Yılında beşinci şiir yapıtı Al Fistanlı Gelincikler Kahramanmaraş Onikişubat Belediyesi tarafından bastırılır. 2019 Yılında yakın dostu yazın insanı Hacı Ali Özturan ile birlikte Kahramanmaraş Edebiyat-Sanat Derneği MESDER’i kurarlar.
H.Ali Özturan’ın 2021 de vefatı üzerine derneğin başkanlığına getirilir. Biriken yapıtlarını baskıya hazırlamak için bir yıl sonra derneği bırakır.
Yücel, Düşeyaz Dergisi’ne de çalışmasıyla destek verip dergiye iyi bir çizgiye getirir. 2019 Temmuz ayında Güzlek Dergisi üzerine Cumhuriyet Gazetesi’nde yazar-Şair Nurduran Duman’la bir söyleşisi yayımlanır. Türkiye Yazarlar Birliği üyesi de olan Yalçın Yücel birçok dergide yazıları, şiirleri, soyut resimleriyle yer alır. Söylem, Öğretmen Dünyası, Ekin Sanat, Hayat Dergisi, Edebiyat Yaprağı, Azerbaycan Kültür ve Edebiyat Portalı, Avrupa Olay, Zeytin Dalı, Sarı Zeybek, Yorum Edebiyat Sanat Eki, Mevsimler, Güzlek, Usare, Düşeyaz, Alkış…
BABAMDAN GELEN ETKİYİ BİR BAHAR YAĞMURUNA BENZETİRİM HEP
SORU: Sanatçı bir aileden geliyorsunuz. Şair olarak, yetiştiğiniz ortamdan söz eder misiniz? Babanız Şevket Yücel’in şairliğinize ve şiirinize etkisi nedir?
YANIT: Çocukluğunuzun sanatçı bir babayla geçmesi önemli bir konu elbet. Odalar dolusu kitap ve dergiler… Yazan ve okuyan bir baba… Günün çok ötesine seslenecek düşünceler… İnsan davranışlarının güzelliklere yöneldiği bir aile… Ve kuş sesleri arasında ağaçları gür, bahçesiyle gülümseyen bir ev… Böyle bir evde, böyle bir ortamda büyümek önemli elbet. Daha küçük yaşta büyük yapıtlarla buluştum. Her ay gelen edebiyat dergileri, yazın insanlarını tanıma fırsatını da sağladı bana. İçimdeki o duygusal zenginlik her geçen günde daha bir değiştirdi kendini.
Birinden etkilenmek sanatçılar arasında doğal bir durumdur. Hele yanı başınızda bir yazın devi varsa! Babamdan gelen etkiyi bir bahar yağmuruna benzetirim hep. Kısa bir süreden sonraysa kendime ait bir çizgi oluşturdum.
DOĞA VE İNSAN BÜNGÜLDEYEREK AKARLAR ŞİİRİME…
SORU: Sizi şiir yazmaya yönlendiren şey nedir? Şiirinizin temelinde yatan ilham kaynakları nelerdir?
YANIT: Düşün özümün kıpırtılı olması içsel zenginliğimi yerinde durdurmamıştır hiç. Düşsel yanıma gelince, zaman zaman kendimden daha ötelere koşan bir şeyler fark etmişimdir. Sözcüklerin dallanması, çiçeklenmesi ve somutun soyuta evrilmesi şiir yazmaya sürüklemiştir elbet. O kadar çok etkileyen var ki… Yaşamın çileleri, bunaltı, haksızlıklar, ezenler, ezilenler, sevgi, ayrılık, doğa, ölüm, anılar, yoksulluk, yalnızlık, aşk ve daha niceleri çekiştirmiştir duygusal yanımı. Yaşamdan damıttığım görüntüleri, duyguları estetik bir düzlemde yoğurarak şiirime taşırım. Doğa ve insan büngüldeyerek akarlar şiirime. Neredeyse farklı her hareket, her söz belleğimde yer alıverirler. Hüzünler hüzünlerim olur, yalnızlıklar yalnızlığım, eziklikler ezikliğim…
HER KONUDA, HER AN YAZABİLİRİM. BENİM İÇİN DUYGU BARDAĞIMIN DOLMASI PEK DE GEREKMEZ
SORU: Şiir nasıl bir duygu ortaya koyar, bu duygu sizi nereye götürür? Şiir yazım süreciniz hakkında bilgi verir misiniz?
YANIT: Şiir, verdiği güzellik duygusu, yaşama sevinci ile dolaylı olarak, insanın yaşama bağlılığını, kavga gücünü de artırır. Bazen öyle bir sesleniş vardır ki bir an kanatlanırsınız, bambaşka iklimlere, uzak yerlere gidersiniz. Dünyanız değişiverir bir anda. Bir yandan da bize barış, özgürlük, mutluluk özleyişi verirken, içimizi sevgiyle doldurmaya çalışır. Toplumsal konularda da değişik bakmamızı sağlar şiir.
Bunalımlarım, özlemlerim, kırılan umutlarım çoğu kez şiir yazmaya sürükler beni. Yazdıkça rahatlarım. İçimi sayfalara döker, kabaran öfkemi satırlara yansıtırım. Bulamadığım ortamı şiirlerde oluşturur, içimi oralarda gülümsetirim. Şairlerden şiirler okurum kendime.
Her konuda, her an yazabilirim. Benim için duygu bardağımın dolması pek de gerekmez. Kalemimi elime aldığım zaman sayfanın yüzü gülümseyiverir hemen. Sanki düşün özümden çıkacak sözcükleri bilircesine bakar yüzüme. Etki diyeceksiniz belki. Yalnızlığımın yaşamışlığında neler yok ki! Doludur zaten içimin odaları. Bir yanda doğa, diğer yanda insan açar perdesini. Ve ben dokunurum acının yanağına şöyle bir. Günde birkaç şiiri sayfalara buluşturduğum olur. O gün yoksul bir çocuğun sönük bakışlarıyla karşılaşmışsam, neler olmaz ki! Kalemim usanır artık.
ŞİİR, BİR SEVGİLİ GİBİ ALIMLI VE ÇALIMLI OLMALI
SORU: Sizce şiirin tanımı nedir? İyi bir şiirin özellikleri ne dersiniz?
YANIT: “İçimizdeki duygusal oluşumun, düşünce bahçesinin imge dallarında, sözcüklerle çiçeklenmesidir şiir. Şiir, bizi bulunduğumuz bir ruh ortamından alıp başka bir ruh yaşamına konuk eden manzum bir yazı; ses uyumu, kafiye, duygusal güzellik ve imgeselliklerle süslenmiş, derinselleştirilmiş güzel düşler taşıyan sanat özlü sözlerdir. Elbet ki, bu açıklamalar şairlere göre çeşitli giysilere bürünebilirler.” İyi bir şiirin özelliklerini kendimce şöyle sıralayabilirim:
- Kendine, şairine özgü yeni bir ses olmalı
- Yabancı kokusu taşımamalı
- Yeni bir ürperiş, yeni bir öz, yeni bir biçim getirmeli
- Bir sevgili gibi alımlı ve çalımlı olmalı
- Bir can yoldaşı, bir gönül sultanı gibi olmalı
- Dost olmalı. Onun sesi, içten, gönülden sarmalı sizi
- Günlerinizi ışıtıp, ısıtmalı
- Usandırmamalı. Onsuz edememelisiniz.
Tarancı’nın dediği gibi: “Şiir anne yüzü gibi de tatlı, okşayıcı, kucaklayıcı olmalı”
Uyumlu seslenişi güzel bir müzik oluşturmalı sizde
Düşünerek, usu zorlayarak, benim de bir diyeceğim olsun diyerek, şiir yazılmaz.
Şiirin temelinde olağanüstü bir duyma, bir ürperme, bir patlama olmalıdır.
ŞAİRLERİN AŞKLARI DA DEĞİŞİKTİR; SOMUTTAN ÇOK SOYUTA KOŞARLAR
SORU: Bir şairi diğer insanlardan farklı kılan özellikler sizce nelerdir?
YANIT: Bu farklılıkları kendimce sıralamam gerekirse:
- Düşünceleri yaşadıkları zamanın ötesindedir hep
- Boğuntulu bir iç dünyaları vardır
- Çoğu kez bir güzelliğe ya da bir yüceliğe sığınmak isterler
- Duygusal derinlikleri onları çok kırılgan yapmıştır
- Hayalcidirler, birer düş kurma ustasıdırlar
- Yalnızlığı severler
- Gerçek bir dost edinmeleri çok zordur
- Olgun ve yetkin yapıları onları hep bir liderlik konumuna sürükler
- Değişimci ve yenilikçidirler
10. Kendilerine ilham verecek bir şeyler aradıklarından, hep bir arayış içindedirler
11. Doğaya olan sevdalarıyla ön plana çıkarlar
12. Başkalarının üzüntüleri, eziklikleri onlarda hüzünlü bir esinti oluşturur
13. Her şeyi güzelleştirmeye çalışırlar
14. Aşkları da değişiktir; somuttan çok soyuta koşarlar
15. Kendi iç dünyalarında bir kişi daha oluştururlar. Onunla konuşur, onunla yaşamı paylaşırlar
16. Ve kuralcıdırlar
Farklılıklar konusunu konuşurken, Neruda’nın sözüne de değinmeden edemeyeceğim, “ Daha yaratılırken değişik yaratılmışlardır.”
ŞİİRLERİMDE AMAÇ EDİNDİĞİM KONULAR DOĞA VE İNSANDIR
SORU: Şairin ve şiirin misyonu olmalı mıdır? Sizin ve şiirinizin misyonu nedir?
YANIT: Şair şiirini yazarken bir amacı vardır; okuyucuda bir ruh hali yaratmak. O sayısız, bitmez tükenmez içsel yansımalar içerisinde tüm yaşamı sevdirmek ister. Misyonunu ortaya koyarken de seçicidir. Halkının sözcüsü, eleştiricisi, güzelliklerin savunucusudur. Belli bir misyona sahip olmayan şairler etkili olamazlar. Çünkü şair çevresinden beslenir. Onu bir biçim olarak düşünemezsiniz. Onun size, sizin de ona ihtiyacı vardır. Şair, çevresinin havasını şiirine katamazsa şiir nefes alamaz.
Şiirlerimde amaç edindiğim konular doğa ve insandır. Yaratanın evrene kattığı o sonsuz güzelliğin incinmesine, yok olmasına hiç dayanamam. Yoksulluk, yalnızlık hüzünlerim olmuştur şu yaşamda. Denemelerim ve öykülerimde de toplumun acılarını kucaklamıştır kalemim. Ve sevgi… Bir şeyin iyi yanını deşeleyip sevmek isterim. Sevgidir insanları rahatlatan, mutlu kılan. Şairler şiirleriyle bütünleştirirler insanları. Barışın en güçlü yanıdır bu. Hangi şaire baksanız bir kır yamacı gibidir misyonları. Bir arada, bir renk cümbüşüyle ve gün ışıklı bakışlarıyla…
ŞİİR SANATI, KOCA BİR GÜL BAHÇESİNDEN BİR ŞİŞE GÜL YAĞI DAMITMAKTIR
SORU: Şiirin diğer sanat dallarından farkı nedir? Bu farkı yaratan şiir midir, yoksa şair mi?
YANIT: Şiir sanatı, koca bir gül bahçesinden bir şişe gül yağı damıtmaktır. Şiir yazmak; belli bazı kulak, göz, imgelem, bellek nitelikleri gerektiren bir eylemdir. Şairin dili büyük bir ustalıkla kullanması gerekir. Şairler sözcükleri sanatın gereci, sanatın hamursu özü olarak kullanırlar. Şair dışındaki yazarlar ise sözcükleri sözcük olarak, başka bir deyişle, anlamın bir aracı olarak kullanırlar. Şiirde dil başka türlü örgütlenmiştir. Dil, hem sesi hem anlamı aynı biçimde etkiler. Şiir yazmak, aynı zamanda sözcüklerin belirlediği yaşantıya göre yazmaktır. Aynı zamanda, şiir bir yorum değildir. Şiir, yaşamla insanın kavranışıdır. Şiirde uyaklar, ses uyumları saltanat sürer. Nesirdeyse durum tersinedir. Ahenk ve uyaktan kaçınılır. Şiirin amacı da değişiklik gösterir. Onun amacı bir şeyleri anlatmak değildir. Bunu düz yazı yapar. Şiir okuyucuda derin bir ruh hali yaratmak için uğraş verir. Ses uyumu ve kulakta bıraktığı haz yönüyle de müziğe yaklaşır.
Bu farkları yaratırken temelde örüntüyü şiir şairle birlikte oluşturur. Şiirin oluşumundaki özellikler şairi bir yerde de zorlar. Çünkü şiirdeki kurallar bir bütünü oluşturur, uyakların ve uyumların bozulmasına izin vermezler. Şairse, içsel zenginliğinin tüm hünerlerini ortaya koyarken örüntünün güzelleşmesini sağlar.
ŞAİR, KENDİ OLDUĞU SÜRECE KENDİNİ AŞAR, KENDİNİ YENİLER
SORU: Şairin bir ustaya veya bir edebiyat ekolüne bağlanması gerektiğini düşünüyor musunuz? Şair şiirle ilgili bir eğitim almalı mıdır? Nasıl şair olunur?
YANIT: Şairin kişiye ya da bir ekole bağlılığı onun alanını dar kılar. Evrenselliğinin önünü keser. Şair, kendi olduğu sürece kendini aşar, kendini yeniler. Şair, bir ustaya danışabilir, ondan eleştiri alabilir. Fakat onun altında, ona bağlı olamaz. Kendini geliştirmesi için, kendi çizgisini oluşturması gerekir.
Şairin, şiirle ilgili bir eğitim alması onun yetkinliğini ve olgunluğunu daha bir artırır. Bu da onu daha verimliliğe taşır.
Şairin yetişmesi, bahçede kiraz yetiştirmeye benzemez. Sanatçı yapı, yaratan tarafından kişinin özüne konmuştur. Sonrası bu kişiye bağlıdır. Okuyarak, araştırarak özündeki o güzelliği geliştirmesi ve büyütmesi gerekir. Şairin, içindeki devi, güçlü bir şekilde ortaya koyması, yeterli bir olgunluğa ulaşması ile olabilir. Son yıllarda yazarlık yetiştirme, şairlik yetiştirme adları ile bazı yerler açılmıştır. Eğer kişinin özünde o kaynak yoksa ne yapsanız da, suyu elde edemezsiniz.
YAZAR VE ŞAİRLER ZEKİ VE SEZGİLERİ GÜÇLÜ İNSANLARDIR
SORU: Şiir-şair-siyaset” ilişkisi hakkında düşünceleriniz nelerdir? Şiirin bir ideolojisi olmalı mıdır? Sizin şiirinizin bir ideolojisi var mıdır?
YANIT: Yıllardan beri ağızlardan düşmeyen bir söz vardır: “ Yazar ya da şair politika yapmasın, politikanın dışında kalsınlar.” Politikanın bir düşünce ve yön belirleme olduğu göz önüne getirilirse, yazarın, şairin politikanın dışında kalmasının ne denli olanaksız olduğu anlaşılır. Oysa uzun yıllardan bu yana toplumu bilinçlendirmek için sahnede rol alan yazarlar, şairler olmuştur. Yazar ve şairler zeki ve sezgileri güçlü insanlardır. Kendilerinin, yazı ve şiirlerinin siyasete ışık tutmaları her yönden olumluluk ortaya koyar. Bir tek; dürüst ve tarafsız olmak şartıyla…
Okuduğumuz şiirlerin birçoğunda farklı ideolojilerin gölgesini bulabiliriz. İdeoloji konusunda çeşitli görüşler ortaya atılırken bu konuda kesin bir görüş ortaya koymak zor olacak sanırım. Şiir, bir fikir etrafında şekillenen duygu ve düşünceleri anlatırken ve bunları sahiplenirken bir ideoloji şekilleniverir. Bu işin olumlu yönü, ya birde toplumun istemediği bir fikrin etrafında yoğunlaşırsa… O zaman, şiir ne denli güzel olursa olsun kendini tüketir. Bence şiir, siyasi ve karanlık fikirlere katılım gösterip, ideolojisi haline getirirse kendi kendini öldürür.
Elbette bazı yerlerde, bir ideolojiyi sahiplenmişimdir. Ama bu, güzel ve doğru düşüncenin savunduğu bir çizgideki ideolojiden başkası olamaz.
POETİKA; ŞİİRİ EDEBÎ YAPAN UNSURLARI ORTAYA ÇIKARMAYI HEDEFLER
SORU: Şiir dışında deneme, öykü, inceleme, eleştiri ve ressamlık gibi güzel sanatların diğer dallarında da kayda değer çalışmalarınız var. Çok yönlülük konusunda görüşünüzü almak isteriz?
YANIT: Bu durumu birçok yazın insanımızda da görebiliriz. Bu onların içsel yaratı gücünü, daha doğrusu düşün ve düş özlerinin zengin farklılığını ortaya koyar. Önemli olan ortaya çıkan başarıdır. Kişi birçok alanda bu başarıyı yakalamışsa niye olmasın. Yaratan bu çok yönlülük özellikleriyle donattığı sanatçıları seçmiş bence. Ama gelgelelim insanımız bu durumu benimsemek istemiyor gibi. Görmezden gelemezler elbet. Meyve veren bir ağaca
sırtınızı dönebilir misiniz hiç? İnsanoğlu bu, bu çirkinliği de yapıyor ne yazık. Bu güzelliği bilmesi gerekenler biliyorlar. Önemli olansa bu sanırım.
SORU: Poetika “hal” midir? Bu durum, şairin kimliğini oluşturan ana sütun mudur?
YANIT: Poetika; şiiri edebî yapan unsurları ortaya çıkarmayı hedefler. Bu yüzden poetikanın ilgi alanı şairin eseri ve şiir üzerine yazdıklarıdır. Poetika niteliği taşıyan metinler, şairlerin şiir ve şair üzerine söylediklerini kaleme aldıkları metinlerdir. Bu metinler nesir ve manzum poetik metinlerdir. Poetik metinlerden hareketle şiir üzerine somut veriler ortaya konur. Şiiri anlamada yazanın bakış açısını, yani şairin ‘şiir nedir?’ sorusuna verdiği yanıtları içerisinde barındırır.
OKUYAN, SANATI SEVEN BİR TOPLUMUMUZ YOK KARŞIMIZDA. VARSA YOKSA MAL MÜLK…
SORU: Siz aynı zamanda Kahramanmaraş Edebiyat Sanat Derneği (MESDER) kurucularındansınız. Rahmetli Hacı Ali Özturan’dan sonra bir dönem dernek başkanlığı da yaptınız. Mesder hakkında görüşlerinizi almak istedik. Edebiyat çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
YANIT: Çalışmalarınız Maraş için çok iyi. Fazla bile diyebilirim. Çalışmalarınız toplum için elbet. Karşınızda sizi anlayacak, sevecek bir toplum var mı diye ben size sorayım. Susup kalacaksınızdır. Bu işler birkaç kişiyle olacak şeyler değil sanırım. Okuyan, sanatı seven bir toplumumuz yok karşımızda. Varsa yoksa mal mülk… Oysa yaşamın tadı edebiyatın, sanatın içerisindedir. Doğa bir sanat yapıtıdır diyorum. Yapıtın sanatçısı da Yaratan’dır. Yazın insanları ve sanatçıların etki alanı ise doğa ve insandır. Düşsel yansımalara gelince, konunun özü yine içimize gelip kurulan gizilliklerdir. Dernek olarak sizi daha ötelere taşıyacak olan toplumdur, insandır. Yıllarım var ki burada geçen, hep bir çıkmazla buluşmuş… Demek istediğim çok açık elbet. Bu kent de her şey bir anlaşılmazlıkla dolu. Sizin için önemli olan Maraş’ın dışına taşmanız. Evrensele uzanmanız, bu güzel kuruluşu da rahatlatacaktır. Sizi anlayan kitle çoğaldıkça daha bir büyüyeceksinizdir.
YAZAR OLMAK, ŞAİR OLMAK KOLAY BİR İŞ DEĞİL. DALDA ELMA YETİŞİR GİBİ OLMAZ
SORU: Genç şair ve yazarlarımıza neler önerirsiniz?
YANIT: Yazar olmak, şair olmak öyle kolay bir şey değil. Dalda elma yetişir gibi olmaz bu iş. Eğer ki bu iki güzelliğe sahip olmak isterseniz önce kendinizi bir sorgulayın derim.
1. Yaratılırken içinize o farklılık konmuş mu?
2. Düşünceleriniz yaşadığınız zamanın ötelerine uzanabiliyor mu?
3. Boğuntulu iç dünyanızda bir direnim var mı?
4. Bir güzelliğin, yüceliğin farkına varabiliyor musunuz?
5. Duygusal derinliğinizin ölçüsü ne durumdadır?
6. Düş kurmada nasılsınız?
7. Yalnızlık en büyük dostunuz olabiliyor mu?
8. Olgun ve yetkin bir yapıda mısınız?
9. Değişimci ve yenilikçi bir görüş taşımalısınız.
10. Doğaya büyük bir sevdayla bağlı olmanız şart elbet.
11. İç dünyanızı geniş kılabiliyor musunuz?
12. Somutun arkasında soyutsal oluşumlar görebiliyor musunuz?
Sıraladıklarım öncelikli gördüklerimdir. Birinci sıradaki özellik sizde yoksa boşuna bir uğraş vermeyin derim. Edebiyatın, sanatın yanında yer alabilirsiniz. Bu da önemli bence. Diyelim ki bu saydıklarımın tümüne sahipsiniz. Bir yapıt yayımlamak için asla acele etmeyiniz. Belirli bir olgunluk ortaya koyamadığınız da beklemeniz sizin açınızdan daha iyi olacaktır. Dergilerde yazılarınız, şiirleriniz yayımlanıyor diye kendinizi şair ya da yazar da sanmayınız. Buradan dergi çıkaran dostlara da seslenmek isterim. Dergilerinizde yetkin kişilerden oluşan bir inceleme kurulu kesinlikle olmalı. Bu yanlışın ucu koca bir şehre mal olur bilesiniz.
BAKALIM ZAMAN NE GÖSTERECEK
SORU: Güzlek Dergisi okurları ile yeniden buluşabilecek mi?
YANIT: Derginin 12-13 sayıları birlikte yayına hazırdı. Deprem matbaamızı yerle bir edince öylece kaldı. Bundan sonrası ne olur şu anda bilemiyorum. Matbaanın sahibi Murat Kulkızağı bu zamana dek Maraş edebiyatına çokça katkı vermiş bir güzel insan. O da üzgün elbet. Bakalım zaman ne gösterecek?
Bu güzel söyleşi için size çok teşekkür ediyorum. Sağlıklı, huzurlu, şiir dolu nice yıllar geçirmeniz temennilerimle sanat yaşamınızda başarılar diliyorum.
Ben teşekkür ediyorum, sağ olun…